Siyah Süt: Bir Lohusalık Analizi

ka-2012-elif115-21 Aralık Lohusa Sendromu Farkındalık Haftası: Lohusa Cinleri yazımda kendi lohusalığımda neler yaşadığımı ve sonra o cinleri nasıl savuşturduğumu anlatmış, bugün içinse size yıllar önce henüz ergenken okuduğum ve Elif Şafak’ın kendi lohusalık depresyonunu yazdığı “Siyah Süt” kitabındaki karakterlerin, Türk boylarındaki çeşitli varyantlarıyla harmanlanmış soy ağacından bahsedeceğimi yazmıştım. Edebiyat ve sanat inanılmaz bir empati zemini; tüm kadınların kendilerini tanımaları için ve tüm erkeklerin kadınları tanıması için okumaları gereken bir başvuru kaynağı “Siyah Süt”.

Anne olmak, anaç ve evcimen olmak, öte yandan kariyer sahibi, hırslı ve azimli olmak… Ya da zaman zaman her şeyi boş vermek, akışına bırakmak…Tüm bu seslerin kafa kafaya gelip isyan ettiği dönemler olabiliyor kadınların hayatında. Elif Şafak da bebeğinin doğumundan sonra yaşadığı depresyon dönemini zırıl zırıl ağlayarak yazmış bu kitabında. Hatta o bölümleri okurken tüyleri diken diken olan kadın okurlar bile varmış, sanki yazarın nerede daha çok sarsıldığını hissetmişler gibi… Yaşım henüz küçük olduğu için bu duyguları o kadar net hatırlamıyorum.

Kitaptaki karakterler: Hırs Nefs Hanım, Pratik Akıl Hanım, Can Derviş Hanım, Saten Şehvet Hanım, Anaç Sütlaç Hanım, Sinik Entel Hanım insanın farklı yönlerinin beden giydirilmiş hali. İçinizdeki hırsa bir isim verecek olsanız buna Hırs Nefs hanım demezsiniz de ne dersiniz? Ya da şehvet duyguları ile sizi esiri etmek isteyen, her gördüğünüz kişiyi cinsellik gözüyle göstermeye çalışan o içinizdeki küçük cadıya Saten Şehvet hanım ismi yakışmaz mı? Ha bir de Lord Poton(Yani benim nezdimde Lohusa Cinlerim) adını verdiği, içindeki tüm dürtüleri birer birer hapsettiği kötü cin var.

ka-2012-elif2Doğum sonrasında her kadın az ya da çok duygusal çalkalanmalar yaşar. Bunun birçok nedeni var elbet; 9 ay boyunca meydana gelen fizyolojik ve hormonal değişimlerin, çocuğun doğması ile birdenbire eski hallerine dönememesi ve geçiş sürecinin sıkıntılı olması ile alakalı bir durum. Bir de oluşan yeni duruma uyum zorlukları yaşanır elbet. Yeni doğan bir bebek mışıl mışıl uyuyan değil zırıl zırıl ağlayan bütün uyku düzeninizi berbat eden bir canlı. Bu halde ciddi bir geçiş dönemi yaşanır. İşte bu geçişin şiddetine göre duygusal çöküntüler ortaya çıkabilir. Sizin içinizde yaşayan kişilik özelliklerinizin serbestîlerinin kısıtlanması oranında duygusal çalkalanmalar yaşarsınız. Yani Elif Şafak’ın deyimiyle Lord Potonun sizi ne kadar etkisi altına aldığı ile alakalı bir durum bu.

Doğum sonrası ortaya çıkan ruhsal sorunları üzerinden tanımlamak için Lord Poton’a bakalım biraz da:

Poton kimdir? Onu nasıl tanırız? Lord Poton her zaman böyle kül renginde, duman gibi ince ince tüten, uzun boylu bir cin şeklinde görünmez insana. Daha bilimsel tanımları da mevcut literatürde. Genel hatlarıyla, kadınların doğum sonrası yakalandıkları ruhsal sorunları üç kategoride toplayabiliriz;

  1. Baby Blues (Poton’un yeğeni): Baby Blues olarak adlandırılan ve doğum sonrası baş gösteren düşük şiddetli duygusal dengesizlik, aslında o kadar sık rastlanan bir şikâyet ki, literatürde tam olarak “sorun” sayılmıyor hile. Daha ziyade, doğumdan birkaç gün sonra başlayan bir “hassasiyet” olarak tanımlanıyor. Genellikle doğumu takip eden üçüncü günden sonra ortaya çıkıyor, Bir süre sonra da kendiliğinden kayboluyor. Bu zaman zarfında annenin durup durup ağlaması, son derece alıngan ya da kızgın veya huzursuz olması, korkulara evhamlara kapılması, etrafındakilerle yerli yersiz tartışması, Baby Blues’ın sık sık gözlemlenen belirtileri arasında.
  2. Postnatal depresyon (şu bizim Poton): Loğusaya dadanan cinlerin lordu. Her on yeni anneden birine musallat oluyor. Genellikle bebeğin doğumundan sonraki ilk 4-6 hafta arasında ortaya çıkıyor. Duruma göre, daha geç teşrif ettiği de oluyor. Ne zaman kaybolacağına kendisi karar veriyor. Uzun süreli bir tıbbi tedavi gerektirmemekle beraber, uğraştırıp bezdiriyor.
  3. Postnatal Psychosis (Poton’un büyük amcası): Kadınların doğum sonrası yakalandıkları depresyon türleri arasında şüphesiz en tehlikeli olan. Katmanlı, keskin bir bunalım halinde tezahür ediyor. Şiddet içerikli krizlere, intihara kadar varabiliyor. Lord Poton’un büyük amcasına yakayı kaptıran kadınlar kendilerine, çocuklarına, çevrelerine zarar verebiliyor. Her bin anneden birinde ortaya çıkıyor. Uzun süreli, ciddi bir tedavi gerektiriyor.

Peki Lord Poton’un belirtileri neler? Lord Poton’un geleceğine yakın ortaya çıkan belirtileri özetlemek kolay değil, çünkü bunlar kişiden kişiye değişkenlik gösterebiliyor. Bir kadında bu şikâyetlerin hepsi ya da çoğu görülebilirken, bir başkasında çok azı saptanabiliyor. Gene de sıklıkla gözlemlenen birtakım belirtiler var. Örneğin hiçbir şeyden doğru dürüst zevk almamak. Ne kendinle ne bebeğinle tam olarak ilgilenebilmek hayli yaygın bir şikâyet. Keza günün büyük bölümünü sıfırın altında seyreden enerji rezerviyle tamamlamak, bilhassa sabah uyandığında, günün ilk saatlerinde enerjinin dibe vurması da sık sık dile getirilen belirtilerden.

Peki Poton’a ne sebep oluyor? Her şey ve hiçbir şey!  Elbette hamilelik sürecinde ya da öncesinde yaşananların etkisi büyük doğum sonrası bunalımlarda. Eğer kadın zorlu bir hamilelik süreci geçirmişse postnatal depresyona yakalanma riski artıyor. Bununla beraber öyle dinamikler var ki bir kadını zerre kadar etkilemezken bir başkasını temelden sarsabiliyor. Biri için hiçbir şey ifade etmezken diğerinde ciddi hasar bırakabiliyor.

Ben buna “Lohusa Cinleri” diyorum, Elif Şafak “Lord Poton” demiş eski Türk boylarında ise kökleri Şamanizm’e kadar uzanan, tarihin akışı ve yörelere göre karakteristik bir Türk motifi olan “Al” kullanılarak yaratılmış “Abası, Albas, Albastı, Albıs, Albız, Alkarası, Alkarısı, Almıs” isimleri kullanılmış. Kırgız, Kazak, Kazan, Altay, Başkurt, Urenha-Tuba Türklerinde farklı farklı tanımlansada, doğum sırasında ve sonrasında gerek ana, gerekse çocuk için çok büyük bir tehlike olan Albastı ve bu ruhla ilgili inançlar, çok eski devirlerden günümüze dek gelen ve halâ yaşayan önemli bir mitolojik unsur. Aslında bu tıptaki bildiğimiz ismiyle “Lohusa Ateşi”nin ta kendisi. İsim de hastalığı pekala açıklamakta; al basan yani kızaran bir lohusa vardır ve ateşler içinde yanmaktadır. Ateş kimi zaman kabuslar görmesine sebep olur. Hastalık sıklıkla ölümcül olduğundan, toplumda da derin izleri olmuş ve bugünlere kadar hikayeleri gelebilmiş.

Bu haftanın önemini pekiştirmek amacıyla faydalı etkinlikler düzenleyen Uykusuz Anneler Facebook hesabını gün içerisinde takip etmenizi öneririz. Tüm bu paylaşımlar “farkındalık” yaratmak amaçlı, asla anneliği kötülemek ya da çocuk yapmak isteyenleri soğutmak için değil! Son olarak Eski Türkler’de lohusa kadınlara musallat olan Albastı’yı kovalamak için söylenen bir efsunla yazıyı bitiriyorum;

Ey şeytanlar, şeytanlar,

Bu ciğeri alın,

Buna kanaat edin,

Bu kadını öldürmeyin,

Zarar dokundurmayın,

Koyun ciğeri size yetmez mi?

Bu koyun ciğerini ciğer saymıyor musunuz?

Öyle ise elime kılıç alırım,

Hesapsız ruhlarımla,

Size saldırırım.

Elif Şafak’ın Siyah Süt kitabını indirimli almak isterseniz, buraya tıklayabilirsiniz.

Aslı Altınok Erdal
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı(Nam-ı diğer “Muhtar Anne”), 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupagete İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektöründe 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri’ni kurdu. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık sektöründe pazarlama işi, Kadıköy Anneleri, İFSAK bünyesindeki 4 Mevsim Büyükada, Şiirden Fotoğrafa İstanbul, Yansıyan Kadınlar belgesel fotoğrafçılık projeleri ve aile hayatı dörtgeninde hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Kaynak: 1 2 3

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı.2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti.Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte.Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar