“Anne Savaşları”nda Yeni Trend: Montessori

ka-080215-2
Montessori Anne Savaşları

Lafı hiç evirip çevirmeden bodoslama dalayım. İtalya’nın ilk kadın doktoru, pedagog ve antropoloji profesörü olan Maria Montessori (1870-1952), 1899 yılında Roma’da zeka geriliği olan tüm çocukların yollandığı yeni ortofrenik okulundaki yöneticiliği döneminde, zihinsel eksikliğin sıklıkla pedagojik bir problem olduğuna hüküm verir. Zihinsel engellilerin eğitimi konusunda aradığı bilgileri, Itard ve Séguin’in çalışmalarında bulur ve bu yöntemleri temel alarak kendi yöntemini geliştirir. Eğittiği bir grup engelli çocuk, devlet yeterlilik sınavlarında normallere yakın bir başarı gösterir.

Özetle 21. Yüzyılın başlarında her bir çocuğun bireyselliğine azami ölçüde uyarak geliştirdiği bu pedagoji, temelinde zihinsel eksiklerin giderilmesi üzerine kurulmuş. Vallahi yabancı kaynakların yalancısıyım. Kadın Türkiye’deki bu eziyeti görse mezarında ters döner billahi!

“Anne Savaşları”nda Yeni Trend: Montessori

Demem o ki, gizli gizli Montessori gruplarına üye olan ama çocuğuyla “etkinlik” yapmaya vakit ve enerji bulamadığı için içi içini kemiren ve ezik ezik çocuğuna bakıp “Ay bu da Montessori’siz adam olur mu acaba?” diyen anne… Relax!

Sadece ve sadece “sevecen, ilgili bir ortam” sağlıklı büyümeleri için yeterli!

Atın bebenin önüne 3-5 çekirdek içi, bakın nasıl da el ve göz koordinasyonu gelişiyor. Üstelik karnı da doymuş olur. Bu kadar da abartılmaz ki canım! Üşenmedim saydım, sadece Facebook’ta “Montessori” kelimesi geçen tam 48 adet Türkçe grup veya sayfa var. Bunların %90’ı bireysel açılmış gruplar. 51 adet ise yabancı sayfa buldum, bunların da %90’ı okul. Oranın dengesizliğine bakar mısınız? Halk arasında çok yanlış bilinen “Montessori” felsefesinin özü, Rotterdam Üniversitesi Montessori Bölümü Başkanı Rietje Lander-Van Stek’nin de belirttiği üzere şu: “Bizim okullarımızda eğitim 4 yaşında başlıyor. 1980 yılında yasalaşan bu eğitim sistemimizin temelinde, çocuğa sadece öğreneceği çevreyi hazırlıyoruz. Çocuk kendisi öğreniyor.”

ka-080215-3
Montessori Anne Savaşları

Yine ülkemizde verilen “Montessori Formatörlük Eğitimi”ne ne demek lazım? Alın size yeni bir meslek dalı. İlgilenen varsa bi’ koşu baksın, törenlerle sona eren eğitim burada ve burada veriliyormuş. Ülkemizde dernekleri bile var; Montessori Kaynaştırma ve Eğitimini Geliştirme Derneği, Çocuk Gelişimi ve Montessori Eğitimi Derneği, Montessori Eğitimi Derneği. “Bu ne snopluk, bu ne ayrımcılık, bu ne biz elit tabakayız, geri kalanlar  patlıcancılıktır” yahu? Biz adam değil miyiz? Biz çocuklarımızı sevmiyor muyuz? Bizim çocuklarımız sıralamada sondan beşinci mi olacak? Sizinkiler Boğaziçi’ne, Galatasaray’a burslu gidecek de bizimkiler anca 3. denemede mi kazanacak? Nedir yani? Biri lütfen açıklasın…

Farklı tercihler, anneler arasında bir önyargıya, “En iyisini ben bilirim” hissine ve bir çeşit yarışa dönüşebiliyor demiştik Anne Savaşlarına Geçit Yok!  yazımızda. Bu yazıdan sonra da hatırı sayılır bir topa tutulma yaşanacak, orası kesin ancak rica ederim elinizi vicdanınıza koyup söyleyin. Doğal ebeveynlikten dem vururken, bebeğin önüne iki fasulye, bir tencere kapağı koymak “projecilik” değil de nedir?

E o iş öyle olmuyor ama!

Bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum. Mikemmel Anne ne güzel yazmış blogunda: “Sosyal medyada görüyorum, bebesinin yaptığı her haltı #montessori diye taglemiş analar. Bebesi bezelye ayıklarken kurcalamış hop Montessori, yerleri silerken o da bir iki toz almış hop Montessori. Kırk yıllık anamın çocuk bakma yöntemi olmuş sana Montessori.” Hah işte tam da bundan bahsediyorum! Derdime öyle güzel sözcü olmuş ki, yazının hatırı sayılır bir kısmını alıntılamadan edemeyeceğim;

“Bu uğurda güzel güzel aktivite yapan analar var onlara selam olsun. Fakat hakkında kabaca bilgi sahibi olmuş, bebenin her yaptığını bu şekilde atfeden kişilerin kendini bir şey becermiş zannetmeleri, çok mükemmel anneyim havaları tuhafıma gidiyor. Sen önce bebene hazırladığın odaya bak, koymuşsun tavana kadar dev gibi bir dolap, kocaman bir yatak. Tabii bu iş sadece yer yatağıyla bitmiyor. Bebesi beşikten düşecek diye ailece yer yatağına geçen ve koyun koyuna yatarken kendini Montessori yapıyorum sanan analar da olabiliyor.

Diğer yandan belli bir yaşa gelmiş bebe illaki bazı ev işlerini kendisi yapmak istiyor. Taklit ederek deneyerek öğrenme dönemindeler çünkü. Ver tabakları masayı hazırlar, çöpleri toplar, oyuncakların kutusuna koyar, bez bulunca sehpaları cilalar… Bunlar Montessori nedir bilen ananın da bilmeyen ananın da bebelerinin yaptığı şeyler. Tek farkı biri havalı bir isim veriyor diğeri ise çocuk işçi çalıştırıyor.”. Üstelik kendi içlerinde de kavga, gürültü kıyamet kopuyor bu Türkiye’deki “Havalı Montessoriciler”in. Bununla ilgili de bir annemiz ne güzel yazmış;

“Geçen gün, bir Montessori grubunda, tatsız bir olay yaşandı. 3 çocuk annesi bir arkadaşımız söz dokundurma yolu ile rencide edildi. Bu arkadaşımızın 3 yaşını daha doldurmamış oğlu, çıkarma yaparken, ablasının parmaklarını sayıyordu. Grup yöneticisi kişi de bunu yanlış bulmuş, yayınlamamış, buraya kadar tamam olabilir ama niyeti iyi olan ve saygılı bir kişi ne yapar? Bunu uygun bir dilde, özel yazışma ile halleder değil mi? Bu saygılı)!) kişi, bu uyarıyı genele kalp kırıcı, incitici bir mesaj ile yaptı.

Doğruyu ben biliyorum, sen değil!

O kişiye göre bu metot, yanlış olabilir, o zaman niyeti iyi olan bir kişi ne diyebilirdi? ”Arkadaşım parmak sayma ile çıkarma yapma, bu grubun amaç ve yöntemlerine uygun değil, kusura bakma ama yayınlayamayacağım.” diyebilirdi. Ama bu kişi, böyle yapmadı. Üstelik, bir tartışma yaşandıktan tam 1 hafta sonra yazmış bu mesajı kendisi. Niyeti, ‘eğitim gönüllüsü’ olmak olan bir insan bunu yapmazdı. Buradaki amaç, ‘Doğruyu ben biliyorum, sen değil!’ mesajı vermek benim gördüğüm. Edinilen azıcık bir bilgi ile mağrur olma…”

ka-080215-4
Montessori Anne Savaşları

Bakın elin yabancısı bu işe temkinle yaklaşıyor ve soruyor:Montessori benim çocuğum için uygun mu? Bizdeki algı ise tam tersi. Montessori akımını benimsemeyen, bununla ilgili en az 3-5 gruba üye olmayan ve uygulamayan anneleri neredeyse aforoz ediyorlar! Adeta bir dinmişçesine, bu işin “misyonerleri” olmuş anneler, bizim gibi “normal” anneleri fütursuzca yargılayabiliyor. Yapmayın yahu, bu kadar da mahalle baskısı olmaz ki!

“Montessori” çılgınlığı da bir zamanlar “Baby Einstein”da olduğu gibi bizim topraklarda gelip geçici bir heves, süslü tabiriyle ise “trend topic” oldu. Baby Einstein DVD’lerinin en önemli özelliğinin, “çocuklara temel kavramlarla birlikte klasik müziği de tanıtması ve sevdirmesi” denirken, sonrasında New York Times’da yayınlanan tekzipleBaby Einstein serisinin çocukların gelişimine ve zekâsına herhangi bir katkıda bulunmadığı açıklanmıştı.

Şu anda 13 aylık olan oğlumla birlikte bu Montessori çılgınlıklarından hiçbirini yapmadım, yapmayı da düşünmüyorum. Zaten o mizaçta bir çocuk da değil. Eline vereceğim delikli sepeti de “Al çocuuum burdan fasülyeleri geçiriver.” diyeceğim. Olacak iş mi? O sepeti sana aynen iade eder, fasülyeleri de hop mideye indirir, tabii yere düşenleri de atlamadan, hepsini parmaklarıyla bir bir toplayarak… Ve fiti fiti kalkar priz, kablo aramaya… Ha maksat parmak kası, el ve göz koordinasyonu ise vallahi bizde alasıyla var.

Montessori ve BLW İlişkisi

75 cm boy ve 11,6 kg’lik cüssesine aldırmadan 5 litrelik damacanayı, tamamen doğaçlama yaparak ve kendi isteğiyle tek başına raftan rafa aktarıyor. 8 aylıktan beri pilav, makarna, pırasa, salatalık, zeytin, peynir, brokoli vb. ne varsa kendi parmaklarıyla gayet güzel yiyor (Instagram videolarımda paylaşıyorum), blw diye tabir edilen kendi kendini besleme yöntemiyle, el ve göz koordinasyonu aylardır gelişiyor, parmaklarının her birini ayrı ayrı kullanabiliyor, yakında toplu iğneden iplik geçirirse şaşırmam. Özetle Montessori’ye verilen değer, kendi kendine yemek yemeye (blw) verilseydi… Ohooo şimdiye bebeler kendi besleniyor olur, peşinden “yemeeek! yemeek!” diye koşan anneler de kahvesini yudumluyor olurdu. Bu kadar basit!

Son olarak “Çocuk Gelişim Merkezleri”nin, camlarına (lafın gelişi canım, tabii ki sosyal medya hesabına:)) “Montessori etkinliklerimiz başlamıştır haaaanııııım” (temsili deyim) diye yazmıyorlar mı? Sen kalk 10-15 bebeyi koy bir odaya ve oradan oraya fasulye aktarsınlar? Kan çıkar oradan kan! Siz sadece çocuğunuzu sevin, emi? İleride o parmak kaslarıyla size ne şovlar yapacak aklınız duracak 🙂 Türkiye’de bu konuda sağlam kaynaklar sunan montessori.org sitesinde bulduğum ilginç detaylar ise aşağıda. Okuyup değerlendirebilirsiniz…

Dünyada Montessori

Montessori Eğitim Metodu, 76 ülkede binlerce okulda uygulanmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır. Montessori yöntemine göre eğitim veren okullar, velilerin en çok tercih ettikleri okullardır.

  • Amerika – 1909
  • Kanada – 511
  • Almanya – 318
  • Hollanda – 228
  • Pakistan – 23
  • Ekvator – 15
  • Suudi Arabistan – 4
  • Etiyopya – 2.

Montessori okullarından mezun bazı ünlüler

  • “Katharine Graham” Washington Post’un sahibi ve editörü
  • “Jacqueline Bouvier Kennedy Onassis” First Lady ve Editör
  • “Sean ‘P.Diddy’ Combs” Müzisyen, Prodüktör
  • “Gabriel Garcia Marquez” Nobel ödüllü edebiyatçı
  • “Jeff Bezos” Finansal Analist, Amazon.com’un kurucusu
  • “Prince William and Prince Harry”
  • “T. Berry Brazelton” Pediatrist, Yazar
  • “Julia Child” Şef, Yazar

Çocuklarının Montessori okuluna gitmesini tercih eden ünlüler

  • “Bill & Hillary Clinton”
  • “Stephen J. Cannell” Yazar, Prodüktör, Yönetmen
  • “Patty Duke Austin” Oyuncu
  • “Cher” Şarkıcı
  • “John Bradshaw” Psikolog, Yazar
  • “Yul Brynner” Aktör
  • “Marcy Carcy” Prodüktör
  • “Yo Yo Ma” Çellist

Kararı siz verin, dediğim gibi ben yapmıyorum kardeşim 🙂 Ya da istemeden yapıyorum belki ama doğal seyrinde… Her vücut hareketini #montessori diye etiketlemiyorum. Bitmiştir.

Yazarın Notu: Bu eleştiriler tamamen Montessori akımının Türkiye’deki uygulanış ve algı şeklinedir, naçizane bir anne görüşüdür, hiçbir kurum, kuruluş, özel kişi vs ile ilgisi yoktur.

Sevgiler,
Aslı Altınok Erdal

Kaynak: 1 2 3 4 5 6

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı.2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti.Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte.Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar

9 YORUMLAR

  1. Montessori adı altında çok alakasız şeyler yapıldığı ve bayanların bunlarla birbirlerine meydan okudukları doğrudur. Fakat sonuç olarak çocuklarıyla değişik oyunlar oynayan anneler ortaya çıkıyor ve bu sonuç hoşuma gidiyor. Evet buna Montessori denemeyebilir ama kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum.
    Bunun dışında gerçekten çok okuyup araştırmış ve evde sistemli bir şekilde bunu uygulayanlar da var ki biri de benim. Peki neden? Çünkü Maria Montessori benim bir tek kendi çocuğuma bakarak yapamayacağım bir şey yapmış. Bir çok çocuğu inceleyerek ihtiyaçlarını, ilgi alanlarını, öğrenme şekillerini vs. incelemiş ve onlara yönelik materyaller oluşturmuş. Ben de okudum, güvendim ve elimden geldiğince uyguluyorum. Çok da memnunum. Mesela eğer Montessori’yi bilmeseydim 16 aylık kızımın düzene ne kadar duyarlı olduğunu fark edemeyecektim. Bu bir duyarlılık dönemi ve atlandığında geriye dönüş olmuyor.

  2. Ben maalesef Montessori eleştirinizi derinlikten uzak buldum. Sanki asıl eleştirdiğiniz, çocuk eğitiminin malzeme yapılarak sosyal medyanın suyunun çıkarılması gibi geldi bana daha ziyade.. Gerçi bu konuda sizinle hemfikirken, bu eleştirinize Montessori’yi malzeme yapmanızı ben doğru bulmadım:) Sevgiler.

    • Geri bildirim için teşekkürler Sevgili Ceren; Montessori bu yazı için evet belki bir malzeme olarak kullanılmış gibi görünebillir ama sosyal medyanın çocuk eğitimi açısından suyunun çıkarılması konusunda hem fikir olmamıza sevindim 🙂

  3. Çocuk odaklı tüm etkinlikler / eğitim ekollerinin yararına inanıyor ve kullanıyorum. Ancak mükemmel anne olduğunu ispatlama uğruna bir ekolu, bir yöntemi anneler savaşına alet etmenin çocuklara bir faydası olmadığına inanıyorum.

    • Sevgili Pedagog Anne, öncelikle geri bildiriminiz için teşekkürler. Dediğiniz gibi yazının odak noktası aslında Montessori ya da diğer ekollerin anneler savaşına alet edilmesi. Bu aralar, sağımız, solumuz Montessori olduğu için özellikle bu isim kullanıldı ama dediğim gibi şu anda bu Türkiye’de trend diye düşünüyorum, önümüzdeki yıllarda yerini farklı akımlar alacaktır…Anneler arası tartışmalara yol açmaması dileğiyle…Sevgiler..

  4. 100 yıllık bir eğitim metodu montessori. yüz senede yeni bir şey olmadı mı, ben de bunu anlamıyorum açıkçası..

    • Yorum için teşekkürler Sevgili Zeynep, sanırım insan yetiştirmek pek değişmiyor işte 🙂 Yemek yesin, oyun oynasın, çiş-kaka desin, ne kadar gelişebilir ki 🙂 Ama buna ille de bir isim vermek, bunun üzerinden sosyal medya üzerinden rant sağlamak bana pek etik gelmiyor…

  5. Montessori eğitim sistemine araştırdıkça daha da aşık olan birisi olarak bu yazıya katılmadığımı belirtmek isterim.
    Öncelikle, Türkiye’de montessori okullarının disiplinsizliği annelerin bunu evde uygulayamayacakları anlamına gelmez. Aksine eğitim evde başlar diyerek biraz montessorinin internete çok yansımayan taraflarından bahsetmek isterim…
    Montessori, çocuk temelli bir eğitim sistemidir. Ve en önemli unsur; çocuğun deneyimlerini mutlaka kendisinin yaparak ve yaşayarak öğrenmesidir. Montessori materyallerinin çocuğun ulaşabileceği konumda ve dikkat polarizasyonu için anlık hareketliliğe olanak verecek durumda olması gerekir. Ayrıca çocuğun çalışmalarında seçme özgürlüğü sağlanmış olması gereklidir.
    Montessori eğitim materyalleri 2 ye ayrılır;
    1) Toodler Materyaller
    2) Erken Çocukluk Materyalleri
    a) Günlük Yaşam Materyalleri
    b) Matematik Materyalleri
    c) Kozmik Öğrenme Materyalleri(Coğrafya ve Biyoloji)
    d) Duyuları Geliştirici Materyaller
    e) Dil Materyalleri

    Yazınızda tamamen günlük yaşam becerileri kısmına takılarak Montessori eğitim sisteminden hoşnutsuzlaşmışsınız. Aslında çok üzücü bu şekilde düşünmeniz. Çünkü montessori eğitim sistemi sadece bu materyallerden ibaret değildir. Örneğin duyu materyellerinden bir tanesine örnek vererek açıklayalım. Kulplu silindirler… 2 yaş itibariyle kullanılmaya başlanabilen bu materyalin temel amacı, görsel olarak farklı boyutların varlığını fark etme ve düzenlemedir. Bu materyalde 4 farklı blok bulunur. Birincide çapları aynı fakat oyukların derinlikleri farklıdır. Bunda uzun, kısa kavramı verilir. Yerleştirilen boşluklar da ”derin” ve ”sığ” olarak adlandırılır. İkinci blokta silindirlerin çapları eşit oranda azalır, yükseklikler aynı kalır. Bunda ”kalın” ve ”ince” kavramı verilir. Üçüncü blogta silindirlerin çapları ve yükseklikleri eşit oranda azalır ve burada ”büyük” ve ”küçük” kavramı verilir. Dördüncüde ise silindirlerin çapları eşit oranda azalırken yükseklikleri artar. Bunda da ”yassı”, ”sığ” ve ”derin” kavramları verilir. Montessori eğitiminin içine girdikçe her materyalin kendine hayran bıraktıran özellikleriyle karşılaşmak mümkün… (Pembe kule, kahverengi merdiven vs vs…)
    Hele ki matematik materyalleri ile çocukların erken çocukluk döneminde neler başardığını şimdiden internette gördükçe o zamanlarımızın gelmesini ve montessori matematik materyallerine gömülmemizi çılgın gibi istemekteyim.
    Demem o ki, Montessori eğitim sisteminin derinliklerinde kaybolmadan, sistemde sadece günlük yaşam becerilerine ”montessori” deniyor, çok saçma diyerek kestirip atmayın.
    Saygılarımla…
    Meltem LÜLE.

    • Sevgili Meltem, güzel paylaşımın için teşekkürler. Elbette bu konuda araştırma yapan ve daha derin bilgi sahibi senin gibi anneler de var. Anti-tez olarak bu yazdıklarını toparlayıp burada yayınlamak gerek 🙂 Ama özetle demek istediğim bundan 4-5 yıl sonrası için planlar yapıp bebeği/çocuğu bir proje olarak görmemek. Ya da bu faaliyetlerin her bebeğin mizacına uygun olmaması. Bu işi layığıyla, şov amaçlı olmayacak şekilde yapanlara helal olsun. Anneler savaşmasın, bebekler zorlanmasın 🙂

Yoruma kapalı.