22-28 Mart Dünya Doula Haftası Şerefine: Doula ile Doğum Hikayem

Doğum yapmak bir kadının ruhen ve bedenen yaşayabileceği en derin ve güçlü deneyimlerden biri. Günlük dilimizle anlamlandırmakta zorlandığımız derinlerdeki bir kadınlık gücünü aktive eden muazzam bir süreç. Modern dünyamızda böyle yoğun deneyimler bir şekilde tehdit olarak algılanıyor, hiçbir bilinmezliğe ve akışa bırakmaya tahammülümüz yok artık. Bilinmezliğinden dolayı hem ruhsal hem bedensel  kırılgan dengemizi sarsacak diye korkuyoruz belki de. Çevremizdeki sadece bizim mahremimizde olması gereken bu derin deneyimi kendi çıkarları adına kontrol etmek isteyen güçlere gözümüz kapalı teslim oluyoruz böylece.  İster bilinçli bir sezeryan tercihçisi olalım ister normal doğum mutlaka doğum sürecimiz bir şekilde kontrol ve manipüle ediliyor. Sağlığımızın tehlikeye düşeceği kaygısı bize aşılanarak.

İşte bu noktada bir koruyucu melek devreye giriyor.  Henüz adı çok bilinmiyor, ya da adı geçtiğinde kse kaçan bir modern zamanların tuhaf icadı olarak algılanıyor. Oysa doula ismindeki bu koruyucu meleğin her tür doğumda doğum yapan kadını korumak adına yapabileceği çok elzem şeyler var.

Doula ile doğum yapmasaydım bir doulanın varlığının ihtiyaçlar hiyerarşisinin tabanında olduğunu, kadına öncelikle kendini güvende hissetmesini sağladığını tahmin edemezdim. Biz farkında bile olmadan doğumun kendisi ve doğum algısı meğer o kadar manipüle edilmiş ki, hem modern medikal uygulamalar hem de ataerkil düzen tarafından (ataerkil düzen başta kadın bedeni, cinselliği, annelik olmak üzere bir çok kadın deneyimini önce kontrol altına alarak sonra değersizleştirir) doğumu o kadar güvensiz bir tabanda yaşıyormuşuz ki doğum sürecinde her önümüze konulanı farketmediğimiz bir korkuyla kabul etmek durumunda kalıyormuşuz.

Şahsen normal doğumu tecih eden biri olarak bir doulanın normal doğum sürecine neler katabileceğinden bahsetmeye çalışacağım kendi doğum deneyimim üzerinden.

ka-230315-2Benim doulam ile ilk münasebetim doğuma 2 hafta kala başlayan doğum ile ilgili bilgilendirici eğitimler ile oldu. Doğum sürecinin başından sonuna kadar olan anatomik faaliyetlerden doğumda girilebilecek her duygu haline kadar doğumda yaşanabilecek neredeyse herşey ile beni önden bir tanıştırdı. Anlattıkları, kullandığı görseller, doğum cdleri, sancı sırasında yapılacak egzersizler, doğumda yaşanabilecek her türlü ihtimali tanıdık hale getirerek doğum sürecinde oluşabilecek savunmasızlığımı yok etti. Belirsizlik gidince çok daha güçlü ve göğüslemeye hazır hale geldim. Eşimi de zaman zaman eğitimlere dahil ederek kendi rolünün ve desteğinin önemini anlatması en çok işime gelen şey oldu…Benim eşim dahil, genelde tüm baba adaylarının doğumda aktif rol almaktaki isteksizlikleri bence neyi nasıl yapacaklarını bilememenin yarattığı korkudan kaynaklanıyor. Yoksa her baba, bir anne gibi baba olduğu anı deneyimlemek ister. Doulamız bu eğitimlerde eşimin gizli korku ve çekincelerine de odaklanarak kendine güven ve bir öngörü kazandırdı. Doğumun her anını yaşamasını sağlayacak cesaret ve isteği yarattı eşimde. Nitekim doğumumda eşimin yerini o anda hiç kimsenin dolduramayacağı çok anım oldu. Eşime aslında ne kadar çok ihtiyacım olduğunu  o anlarda yanımda olmasaydı bilemeyecektim. Sonraları da duygusal bir boşluk olarak kalacaktı belki ilişkimizde.

Neyse gelelim doğumun gerçekleştiği güne. Sancıların şiddeti ve sıklığı artınca hastanede girdiğimiz ‘sancı çekme’ odamızı doulamın önerileri ile kendimi evimde hissettirecek çeşitli nesnelerle donattım. Her akşam yaktığımız mumlardan yaktık ve beni rahatlatan müzikleri çaldık.  Doulam dışarıda her türlü sevimsiz hastane prosedürünü bize farkettirmeden hallederken biz de eşimle kimseyle muhatap olmadan evimizde gibi ama hastanede olmanın verdiği güven ile büyük sancıları karşılamaya başladık. Kapımız zırt pırt çalmadı, arada bir gelen tek kişi sadece empati yeteneği bir insanda olabileceği en üst noktaya ulaşmış olan doktorumuz Gülnihal Bülbüldü ve tabi ki bana ara ara sancıları ehlileştirmek için (yaptırdığı nefes teknikleri ve çeşitli hareketler ile) gelen doulam. Kendisi bana yardımlarının yanı sıra arada bir de çok farkettirmeden eşimi bana nasıl destek olacağı konusunda da yönlendirerek (masaj, beni nasıl tutması gerektiği, sarılma vs..) eşimin çok uzun süre yetecek kadar bonus toplamasını sağladı. Canım yandı mı bu büyük sancılar süresince, evet çok! Ama mahrem ve dingin ortamımız ve eşimin tam desteğinin verdiği güven ile sancılar pusuda yatan güzel bir şeyi açığa çıkarıyordu sanki gittikçe. Bilincimin çok daha geri plana kaydığını hipnotik bir hale geçtiğimi ve beni aslında çok iyi hissettiren bolca gözyaşı içeren derin duyguların elinde aşk sarhoşu olduğumu hissediyordum canım bir taraftan güçlüce yanarken. Laborland adında bir dünyaymış bu, adı bile varmış. Doğum sırasındaki oksitosin ve endorfin hormonlarının birbirleriyle dansının bana yaptığı bir kıyakmış meğer ve bebek doğduğu anda beni aşka hazır hale getirmek içinmiş. Sonradan öğrendim ve anlamlandırdım. Bu şekilde sancı algım da azar azar değişti ve her sancı kötü olmaktan çıkıp bebeğimi yaklaştıran adımlar olarak yaşamamı sağladı. Bunun üzerine sonradan çok düşündüm kadınları kadın yapan herşey aslında olduğu gibi kabul edilse hayat ne kadar  daha  tatmin edici olabilirdi bizim için.

Odamızdan çıkıp doğumhaneye indiğimizde bebeğim sonradan bana çok şirin gelecek koca kafa ebatlarından dolayı hala doğum kanalına girmemişti. Bedenim çok yorgun düştüğü için epidural aldım ve biraz dinlenme fırsatım oldu. Akabinde bebeğin kanala girdiğini hissettim ve 2 saati ıkınma olmak üzere toplam 23 saatin sonunda bebeğimi kucağıma aldım.  Doktorum ve doulam sayesinde normalde bebeğimi bekleyen medikal prosedürleri pas geçerek doğum olduğu gibi aldım koynuma onu verniksleri ile birlikte, hiç zaman kaybetmeden. Doya doya sardım, ağladım onunla birlikte, hakettiği hoşgeldini ona vermek ve doğum mücadelesininin bitimini doya doya kutlamak için bolca vaktimiz oldu. Bu noktada doulam ve doktorumun bilgilendirmesi olmasaydı hastahanelerin rutin uyguladığı hiç sorgulanmayan ve kesinlikle doğumun hemen akabininde yapılmasa da olan çoğu bebek açısından travmatik uygulamayı ( burun ve ağzın korkunç bir hortumla aspire edilmesi, anında göbek kordonunun kesilmesi, bebeğin foşur foşur yıkanması, vitamin iğnesi vb) bebeğim yaşayacaktı. Doulam ve doktorum sayesinde ileride bebeğimin kişiliğinde derin güvensizlik oluşturabilecek bu uygulamalar yerine ilk anlarımızın tadını çıkardık.

Doulam doğumun gerçekleştiği geceden sabaha kadar beni kollamaya devam etti. Hastaneden eve geldiğimde rutinimi oturtana kadar verdiğim lohusalık mücadelesinde de desteğini sürdürdü. Düzenli ziyaretlerle bebeğim ve kendimin temel bakımı ve emzirme ile ilgili bilgi sağladı. Böylece annelik konusundaki çömezliğimi kendini göstermek için fırsat bilen bütün teyze, abla ve büyük kadın akrabaların yergiye varan öğütlerine muhtaciyetimi azalttı. Öte yandan post-partum depresyona girmemiş olsam bile yaşadığım duygu fırtınalarını benim ve eşimin kabul ederek normalleştirmemizi sağladı.

Kadınların sadece kendisini ilgilendiren çoğu konuda olduğu gibi doğumda da kadınların seçimlerine ve bedenlerine saygı duyulmuyor. Doğumla ilgili her türlü donanıma sahip bir doula kadının doğumdaki haklarını gözetiyor, dış etkenlere karşı bir koruyucu kalkan görevi görerek doğumun artık zamanımızda çok gizli kalan, aslında kendi doğallığı içinde var olan, çünkü modern tıbbın pratiklerine ters düştüğü için hiçe saydığı duygusal yanının da doya doya yaşanmasına yardımcı oluyor. Daha yeni okudum ve gözlerime inanamadım: çok tercih edilen bir özel hastanenin hazırladığı doğum ile ilgili broşürde doğum sırasında oluşacak hormonlardan kadını ve bebeği kurtarmak için normal doğuma sağlıklı seyirde bile olsa mutlaka tıbbi müdahalenin yapılması gerektiği yazıyordu! Doğumu, kadın tarafından tercih edilen yöntemi nasıl olursa olsun, katlanılabilirliğin ötesinde tadını çıkarılabilir hale getiriyor bir doula, hemen yaşanıp kurtulunması gereken zor bir süreç olmaktan çıkararak. Benim de doğumumda her an beni rahatlatan, dışarıyla mücadele etmek yerine kendimi maksimum güvende hissettirerek içime dönmemi sağlayan görünmez el doulam olmasaydı istediğim doğumu kesinlikle yapamayacaktım.

Tekrar teşekkür ederim Şaylan Yılmaz. Senin ve meslektaşlarının kıymetinizin daha çok bilinmesi ve daha birçok kadına bu güçlü deneyimde destek olabilmeniz dileği ile…

İpek Budan Sarıyılmaz

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı.2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti.Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte.Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar