Televizyon ve Tabletin Bana ve Çocuğuma Faydaları

KÜÇÜK  ÇOCUKLARLA HAYATI NASIL YAŞAMALIYIZ?

Bu yazıyı okumadan önce bilmeniz gereken bir şey var. Yapılan bir Amerikan çalışmasına göre bir insanın hayatında -olumlu ya da olumsuz- meydana gelen herhangi bir olay ortalama 18 gün o kişinin gündeminde kalıyor. Tabi büyük bir bilye değilse.

Peki büyük bilye ne demek? Benim bilye teorime göre –ki eminim birileri daha önce daha iyisini kurmuştur-hayattaki büyük yaşam olayları büyük bilyeler olsun( felaketler ya da düğünler-başımıza gelen her neşeli şey için kullanıyorum, düğün bayram ettiğimiz şeyler yani), küçük yaşam olayları da küçük bilyeler olsun.

Küçük bilyeler günler ya da aylar boyu süre giden düşük dozlu stresler-çoluğunuzun çocuğunuzun sizi çıldırttığı anlar bir sınava hazırlanmak-işe girmeye çalışmalar, ya da gün içinde yaşanan küçük mutluluklar-size gerçekten neşe veren dostane bir telefon konuşması vs.’dir.

Tahmin edildiği üzere her insanın küçük bilyesi daha fazladır ( Ekstrem-cok şanslı ya da şanssız- bir insan değilsek). Böyle olmasına rağmen kutuda hacim olarak büyük bilyeler hemen hemen küçüklere yakın yer kaplarlar. Gel gör ki n’abarsan yab büyük bilyeleri değiştirmek yani yasamımızdaki felaketlere etki etmek hiç kolay değildir. Turp yiyerek akciğer kanserinden korunamayız, yalan. Kanser olacaksak olacağızdır.

Ama iyi haber şu ki küçük bilyeleri değiş tokuş etme ya da sayısını artırma  şansımız daha yüksektir. Şimdi kutunuza küçük bir bilye de benden, bknz aşağıdaki yazı.

TELEVİZYON – TABLET VE WHATSAPP’IN BANA VE ÇOCUĞUMA FAYDALARI

3 ya da 6 yaşındaki çocukların internet bağımlısı olabileceğine dair ortalık yıkılıyo be kızlar. Bu çocuklar TV izledikleri için konuşamayabilirler ya da el becerileri gelişmeyip burunlarını bile karıştıramayabilirler ve o haraket de sağ beynin bilmemne bölgesine denk geldiği için büyüdüklerinde üzgün birinin üzgün mutlu birininse mutlu olduğunu anlayamayabilirlermiş. Seni çılgın hadi oradaaaan! Haa tabi çocukları TV karşısına bağlıyorsanız o ayrı.

Bu bağımlılık haberlerini görünce antipsikiyatrist olasım geliyo wellaha gurban. Abi kreşte tüm gün it gibi koşturan çocuk bırakın 1 saat tabletlen deşarj olsun, bazen de 2 saat olsun-haftasonları azıcık siz de keyif yapmak istediğinizde falan. O amerikanvari önerilere gıcığım ya. Sanki hepimiz bahçeli evlerde yaşıyoruz, yarım gün çalışıyoruz, hiç yorulmuyoruz ve çok paramız var. İdeal önerilere ifrit oluyorum ulan! Herneyse. Zaten aşırı görsel uyarandan ajite olmuş çocuğunuz size tövbe ettirecektir. Bizim uygulamamız 19:00 dan sonra tablet veya TV yok, 20-20:30 yatma zamanı rutin. Ama herşey esnek. Ne kadar esnek bi düşüniym. Bungee Jumping lastiği…? Diil. Don lastiği…? Evet. Bizim evde hersey don lastiği kadar esnetilebilir. Bu da bize insan olduğumuzu hissettiriyo be dostum.

Örneen; bigün n’oldu? Kötü bişeyler söyledim kızıma, bebeği ayakta sallamaya çalışırken bu da başıma musallat oldu ve cırcırcır yapıştırma kitabını yapıp duruyoruz bunla bi yandan, bebek dalar gibi olunca babasına verdim, tabiki yerine koyar koymaz uyandı, bizim cırcırböceği hala ötüyordu, ‘uff ya yeter artık, git biraz da odanda oyna, çenen düştü’ falan gibi şeyler söyledim, öyle yapacağıma doğru zamanda televizyona yönlendirebilseydim ne onun kalbi kırılırdı, ne benden kötü sözler öğrenmiş olurdu, ne de ben vicdan azabı çekerdim. Yanlış strateji S Hanım! Otur! Sıfır!

Hangimizi anamız ya da babamız ‘aşağılamadı’, aşağılamak her neyse, günümüzde attığımız adımdan korkar olduk, birileri bize çocuklarımızla nasıl konuşacağımızı öğretiyor ve o dil bizim anadilimiz olmadığından ne dediğimizi kendimiz bile anlamıyoruz. Birgun bir kadın kafede bardağı yere düşüren oğlunu ‘bu bir yaramazlık’ diye azarladı. Parmağını çocuğa diil bardağa doğrultmuştu üstelik. Tamam teoride davranış ve söylem doğruydu ama köpeğine tuvalet eğitimi veriyordu sanki. ‘Bu Türkçe bile diil!’ diye azarlayasım geldi mileydiyi.

AKILLI TELEFONLARIMIZI AKILLICA KULLANMAK

Ve bazen de bir türlü uyumayan 3 yaşındaki çocuğunuzun başında beklerken onun yüzüne ‘bıktım senden’ bakışları fırlatacağınıza elinize akıllı telefonunuzu alabilirsiniz, sorun diil. O sırada kurduğunuz “DESPIRIT MAMAS” isimli whatsapp grubunuzdan sosyokültürel olarak benzer seviyede olduğunuz arkadaşlarla saçınıza fön çektirme ya da makyaj yapma zorunluluğu olmadan, aman biri foto çeker de yamuk bi fotomu internete kor diye korkmadan annelik hakkında uzun sohbetlere üstelik de gecenin bi vakti girebilirsiniz-alın size bir küçük bilye daha. Hem çocuğunuz her dakka egzotik bir hayvan gibi izlenmekten kurtulmuş olur, hem de başımda mum diil annem var der. Çocuklarınız sizi mum etmesin. Çünkü Freud’un dediği gibi n’aparsanız yapın tam olmayacak. Ya siz ya o( çocuğunuz), onu yetiştirirken yaptıklarınıza bir kulp takacaksınız.

Ezcümle abi bilmem nenin 10 yolu, bilmem nenin 8 yolu diye diye mükemmel anneliğin 10 yolundan 2sini yapamadığımız için kendimizi eksik anne hissediyoruz ve çocuğumuz da bizi eksik hissediyor.

Unutmayın hayatta tek bir kişiye ‘in kucağımdan, yoruldum, biraz da kendin yürü!’ dediğimizde o boynumuza daha da asılır ve biz gülüp kanımız kaynayarak öperiz onu ve daha da sıkı sarılırız. Bildiniz! Çocuğumuz. İşte bu kadar çok seviyoruz onları be! Ve çocuk yalnız sevgiyle büyür. 10 ya da 7 yolla değil.

Not: Bir sonraki yazım-eğer Kadıköy Anneleri koymaya değer görürse-KAYINVALİDENİZLE  BAŞA ÇIKMANIN 10 YOLU (*Tabi ki görürüz, işimize de yarar :P)

Daha da önemli bir not: Herkesin birşeylerin gurusu olduğu günümüzde bu yazıyı kim yazdı bilmenizde fayda var. 6 yıl tıp eğitimi aldım. Üzerine 5 yıl psikiyatri( Ruh Sağlığı ve Hastalıkları) alanında uzmanlık eğitimi aldım. 3 yıldır da psikanalitik psikoterapi eğitimi alıyorum. Fakat Çocuk Psikiyatristi değilim. Onların bu konuda söz söylemeye benden çok hakları var. Yazdıklarım kendi hayatımda da uyguladığım ecük teorik bilgiyle harmanlanmış bacı tavsiyeleridir. Kimden tavsiye aldığınıza dikkat edin. İyi bir psikolog ya da çocuk gelişimi uzmanının da düşünceleri oldukça değerlidir. Ama her ikisi de bir hekimin gözlemi altında hastayla/danışanla ilgilenebilirler. Tanı koyamaz, yalnız başlarına tedavi uygulayamazlar. Hele ki ilaç yazma yetkileri asla yoktur. Lütfen bir ayakkabı alırken bile kırk yere baktığımız günümüzde en değerlimiz çocuklarımızı doğru yerden yardım alarak büyütelim.

PsychiatristMOM

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar

1 Yorum

  1. Yazarın dili çok hoşuma gitti 🙂 Bayıldım. Diğer yazılarını bekliyorum 🙂
    Konu ile ilgili olarak şöyle düşünüyorum:
    Tabi azıcık tv izlesinler de….sınırları ve içeriği ne olacak? Zira, benim gördüğüm, çocuklar çok korkunç şeyler izliyorlar:( Diğer yandan anneler, “çocuğum bütün gün izlemiyor, sadece sabah 2 saat, öğleden sonra 2 saat izin veriyorum” şeklinde övünebiliyor. Bir başlayınca da gerisi geliyor. En iyisi korkalım izletmeye. Onun yerine dar zamanda çocuğu başka şeye yönlendirelim. TV fazla kolay bir yol… Bu benim düşüncem tabi. Sevgiler…

Yoruma kapalı.