Tüm Hamilelere Gelsin…

[dropcap]Ç[/dropcap]ocuk da, kariyer de yapmamızı isteyen birileri var. Yıllardır hayatımızın arka planında konuşup duruyorlar. Ailemiz, akrabalarımız, çoluk çocuğa karışan arkadaşlarımız, bazen çoluk çocuğa karışmayan arkadaşlarımız; hatta son 20 yılda iş iyice çığırından çıktı ve merkezi yönetim bile bizden bunu ister oldu. Size baştan şunu söyleyeyim de kendinizi boşuna feminizmin gerekleri kisvesinde boğmayın: Bizden hem çocuk, hem de kariyer yapmamızı isteyenler erkek! Hem kendi işlerini hafifletmemizi, hem soylarını gütmemizi, hem çamaşır-bulaşık yıkamamızı, hem yemek yapmamızı, hem de para kazanmamızı bekliyorlar.

Evet sevgili ilk çocuğa hamileler, neyle karşı karşıya olduğunu bilmiyorsanız size anlatmak boynumun borcudur; zira bana torun hayaliyle büyülenmiş olan kendi annem bile bunları anlatmadı. Önce bugüne dek nasıl bir hayat yaşadığınızı bir düşünün. Şimdi ondan dışarı çıktığınız gündüzleri ve kendinize ayırdığınız tüm keyif zamanlarını çıkarın, geriye gece hayatı ve uyku mu kaldı? Onları da çıkarın. Üstüne ikinci bir hayatın tüm sorumluluklarını yükleyin. İşte size annelik! “Ay lav annelik”, “Hayatımın en güzel dönemi”, “Çocuğum ve ben ayrılmaz ikiliyiz, her şey harika gidiyor!” diyenlere de kanmayın. Bunların hepsi yalan. Ha, bu noktada bir parantez açalım, bebeğiniz doğduğunda tabii ki onu seveceksiniz, hatta öyle bir seveceksiniz ki korkudan ödünüz kopacak, “Allahım neler oluyor? Ben daha önce hayatımdaki erkeklere aşık olduğumu sanmışım ama meğer onlar aşk değilmiş, çarpıldım resmen!” diyeceksiniz. İlk gece aşkınızın yoğunluğundan uyuyamayacaksınız, yanınızda takriben üç buçuk kiloluk bir canlı uyurken/ağlarken/meme emmeyi öğrenirken belki gözleriniz dolacak; bu sevgi öyle büyük olacak ki ağırlığı sizi birkaç ay ezip hamur edecek, eski hayatınıza asla geri dönemeyeceğinizi anladığınızda da artık çok geç olacak. Bunları kimse size söylemez tabii, gözünüzü kimse korkutmak istemez. Kaçıncı haftadasınız bilmiyorum, doğuma bir gün kalmış olsa bile kalan zamanınızı –yalnız başınıza- en sevdiğiniz şeyleri yaparak değerlendirmelisiniz; çünkü bir daha bunu yapmaya ancak birkaç ay veya yıl sonra kıt kıtına imkan bulabileceksiniz. Şunu dediğinizi duyar gibiyim: “Benim kocam bana yardımcı olur, yarı yarıya bölüşeceğiz tüm bakımı.” Hı hı, evet, emin olun öyle olacak, şanslıysanız ilk bir ay belki yardım eder. Ayrıca hayattaki en değer verdiğiniz varlığı babası dahi olsa bir başkasının bakımına devretmeyi göze almak da her ananın harcı değil.

Kadına bahşedilmiş en tanrısal görevin annelik olması gerçeği, sizi bekleyen yorucu ilk aylarda egonuzu tatmin eden yegane duygu olacak. İlk üç ay bırakın oje sürmeyi, rahatça tuvalete bile gidemeyeceksiniz. Ama yalnızca tek bir hücrenin içinize düşmesiyle neler yaratabildiğinizi her gördüğünüzde gözleriniz dolacak; ilk 6 ay onu tek başınıza doyurabilmeniz ise cabası. Ama şunu bilin ki hayatınızın geri kalanında hep bir kalp sızısı ile yaşayacaksınız. Sokakta her gördüğünüz insana “O da birinin çocuğu” demeye başlayacaksınız. Sokak çocuklarına para vermediyseniz artık vereceksiniz. Hani derler ya, kadınlar dünyayı daha iyi yönetir diye, neden böyle bir şey söylendiğini artık çok daha iyi anlayacaksınız. Her şey berraklaşacak ve bir o kadar da hazinleşecek. Televizyondaki acıklı haberlerde ağlayacaksınız ve belki de Türk filmlerini izlerken gözlerinizin dolması sizi endişelendirecek, “İyice saçmaladım artık!” diyeceksiniz, her bebek ağlaması duyduğunuzda içiniz cız edecek. Sokaktaki bebekli fakir ailelere yemek taşıyacaksınız belki her gün, iş yerinde gürültü olduğunda bir anda bebeğiniz uyanacak diye ürkü vereceksiniz, sonra hatırlayacaksınız; o yanınızda değil, evde bakıcısıyla beraber. Bakıcıyı kıskanacaksınız, çocuğunuz onun kucağındayken size gelmezse bozulacaksınız. İşe gidince biraz nefes alacaksınız, biraz insanlarla muhabbet edeceksiniz belki ama çocuğunu bir başkasının bakımına bırakmanın verdiği suçluluk duygusu yakanızı hiç bırakmayacak. İşten çıkıp geç kalmamak için eve koşacaksınız, akşama yavrunuza ne pişireceğinizi düşünerek (Sosyal hayatınız bitti, kimin umurunda? Film festivali başlayacakmış, işten kaçıp bir film izleyebilir misiniz ki acaba?). Annenizin hem ne kadar iyi, hem de ne kadar kötü bir anne olduğunu göreceksiniz. Sonra da kendinizi sorguladıkça daha da boğulacaksınız. Bu kısır döngü bir süre böyle devam edecek.

Sonra bir noktada anlayacaksınız ki ne kadar uğraşırsanız uğraşın asla kusursuz bir anne olamayacaksınız. Kusursuz bir çocuk da yetiştiremeyeceksiniz. Her insan gibi sizin de hatalarınız, eksiklikleriniz ve eski travmalardan kalan alışkanlıklarınız olacak. Çocuğunuzun da üstüne titrediğiniz sürece hep yeni ve kendi başına üstesinden gelmesi gereken hislerle karşılaşmasını ertelemiş olacaksınız. İşte bunu anladıktan sonra iyi bir anne olma ihtimaliniz her geçen gün artacak. Kısacası umut hala var.

[author title=”Zeynep Özdamar” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2014/06/ka_zeynepozgan_foto.jpg”]Evrim Güneş’in annesi. 2003 İTÜ Şehir ve Bölge Planlama, 2006 İTÜ Kentsel Tasarım yüksek lisans mezunu. 2006-2007 yılları arasında Londra’da kalıp kendini aradı. Uzun yıllar özel sektörde çalıştıktan sonra 2009’da Kültür ve Turizm Bakanlığında uzman olarak görev yapmaya başladı. Halen görevine devam ediyor. 2012 yılından beri Kadıköy’de oturuyor.[/author]

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Benzer Yazılar

2 YORUMLAR

  1. çok içten, harika bi yazı olmuş, teşekkürler ve tebrikler (cesaretiniz için;)). bugün bebeğim 8buçuk aylık ve ne demek istediğinizi, yazının her bir satırını içimde tekrar tekrar yaşayarak anlıyorum. bir yandan gözlerimi silip burnumu çekerken öbür yandan öfkeleniyorum bunları daha önce (yani ben doğum yapmadan önce) paylaşmayan herkese! annemi geçiyorum, o bambaşka bir dönemde bambaşka -çok daha zorlu- koşullarla büyütmüş bizi ama en yakın arkadaşlara ne demeli? moralimi bozmazdı bunalrı bilmek, aksine beni annelik gerçeğine hazırlardı. “çok şahane bir duygu, mutlaka herkes yaşamalı”, “hemen yapın” diyen arkadaşlardan daha yeni yeni öğreniyorum neler çektiklerini, “aslında” neler yaşadıklarını, nasıl depresyonlarla boğuştuklarını… ben hep kendini tedavi etmesini bilem biri olduğum için çok şükür bunalımsız atlattım belki o dönemi ama o herşeyi yanlış yapıyormuş duygusu çok yordu, yıprattı, bişeyleri alıp götürdü sanki. bilseydim mükemmel annelik olmadığını, hepimziin ortak şeyler yaşadığını aciz hissetmezdim. neyse ki bebeğim büyüdü ve tabi tepkileri değişti, gelişti. artık doğru yolda olduğumu bana o belli ediyor:) ben de onun tepkilerini rehber olarak aldım, yoluma bildiğim gibi devam ediyorum. yukarda yazdığınız gibi, eksiklerimiz olduğunu kabul ederek, yalnızca “elimizden gelenin en iyisini” yaparak MÜKEMMEL anneler oluyoruz aslında. tüm kendini mükemmel hisseden annelere sevgilerimle:)

    • Çok teşekkürler öncelikle; yorumunuzu okuyunca ben de duygulandım ne yalan söyleyeyim, gözlerim doldu. Aynen sizin gibi düşünüyorum; keşke bana da birileri önceden beni nelerin beklediğini söyleseydi de kendimi hazırlasaydım, hatta belki önceden bunları bilseydim hemen değil de daha sonra çocuk yapma ihtimalimi bile kullanabilirdim diye düşünüyorum. Neyse ki şimdi her oğluma baktığımda “iyi ki var ve iyi ki benim oğlum” diyorum, bu duygu ve içimden taşan sevgi bile yaşamaya değer, o da ayrı mesele. Esas mükemmel olan şey anneliğin evrensel bağı galiba ve zaten hepimiz bunun bir parçasıyız. Sevgilerimle.

Yoruma kapalı.