Sevgili Kadıköy Anneleri merhaba,
Geçen hafta yaratıcı drama çalışmasının sonunda bir kız öğrencim yanıma gelip kıkırdayarak altına kaçırdığını, yedek giysisini almak için sınıfa gitmek istediğini söyledi. Derste çok gülmüş ve sonunda tutamamış kendini. Onun bu doğallığı ve rahatlığı öylesine hoşuma gitti ki. Çünkü genelde başına böyle bir kaza gelen çocuklar utanırlar, tuvaletten çıkamazlar, birini aracı yapıp söyletirler, kendileri ağlayarak anlatırlar. Dünyanın en doğal şeyi gelmiştir başlarına ama bu onlar için utanılası bir durumdur ve saklanmalıdır. Çünkü biz yetişkinlerden öyle öğrenmişlerdir. Kaka, çiş ayıp mevzulardır. Öyle ulu orta konuşulmaz. Bunlarla ilgili soru sorulmaz. Hâlbuki her şeyi keşfetmeye çalışan çocuk için kendi bedeniyle ilişkili çok önemli bir olaydır dışkılama. Zamanla sıradanlaşacağına daha karmaşık hale sokarız biz yetişkinler bu anlamlandırmayı. Çünkü biz de öyle öğrenmişizdir, farkına bile varmayız çoğu zaman nasıl tabularla yaşadığımızın. Keşke birileri bize “Kafasına Edeni Bulmaya Çalışan Küçük Köstebeğin Hikâyesi” ni okusaydı…
Bu kitabı yazar Tülin Kozikoğlu sayesinde tanıdım. Kendisinin yaratıcı yazma eğitimlerinden birine katılmıştım. Dünya çocuk edebiyatından örnekler verirken göstermişti. Çalıştığım okulun kütüphanesinde bulunca hemen ödünç alıp okumaya başladım İda’ya, O da severek dinledi. Kitap bakıcımızın eline geçtiğinde ise kendisi gülmekten bir türlü kitabı oğluma okuyamadı. Kitabın bu sıra dışı konusu ona fazlasıyla gülünç gelmişti. Haydi, gelin kitabın mizah yüklü hikâyesine yakından bakalım.
Bir sabah kafasını topraktan çıkaran küçük köstebeğin başına biri eder ama köstebek miyop olduğu için kafasına kimin ettiğini göremez. Bunun üzerine başındaki yuvarlak, kahverengi ve sosise benzeyen bu şeyle önüne çıkan her hayvana sinirle “Kafama eden sen misin?” diye sorar. At, güvercin, tavşan, inek, domuz her seferinde “bu nasıl soru öyle, bak benim ki böyle” diyerek köstebeğin başındaki kakanın kendilerine ait olmadığını ispatlarlar. Burada her hayvanın kakasına dair benzetmeler oldukça komik. Örneğin ineğinki yeşilli kahverengili krep hamuruna, keçinin ki boğaz pastiline, tavşanın ki ise miskete benzetilmiş. Kafasındaki kaka ile gezip duran köstebek, her defasında başarısızlığa uğrasa da başına edeni bulmaya kararlıdır. En sonunda bu işin uzmanına başvurur. İki karasinek tarafından kakanın Dev Bekçi Köpeği Kocabaş’a ait olduğu tescillenir. Küçük köstebek çok mutludur, koşarak köpeğin kulübesine gider ve kulübenin üstüne çıkar. Şimdi intikam zamanıdır. Uyumakta olan köpeğin kafasına pıt diye küçük, siyah bir sosiscik bırakır. Artık huzurla yuvasına dönebilir.
İçinizden birileri kaka konusuna değil de intikam hususuna mı takıldım dedi. Hemen söyleyeyim bu bir edebiyat kitabı. Amacı ders vermek değil, sorgulatmak ve estetik haz yaratmak- ki kitap gerek şiirsel ve yalın anlatımı ile gerek eğlenceli hikâyesi ile gerekse özgün resimleriyle bunu oldukça başarıyor. Çocuk eğitimcisi yanımla söylemeliyim ki anal dönemdeki ve tuvalet eğitimindeki çocuklar için oldukça faydalı bir kitap. Oğlum İda, yolda gördüğü köpeklerin, evdeki kedilerin kakalarıyla ve bahçede sürekli kafamıza eden kargalarınınkiyle çok ilgili. Zaten kitabın yazarı Werner Holzwarth’a da ilham veren üç yaşındaki oğlu olmuş. Yirmi yedi dile çevrilmiş ve iki buçuk milyon âdeti aşmış baskısı ile karşımıza çıkan bu eğlenceli kitabın resimleri Wolf Erlbruch’a ait. Türkçe çevirisi Bahar Siber tarafından yapılan ve İletişim Yayınları tarafından 2008 yılında basılan kitabın artık Kürtçe basımı da var.
Hepinize iyi eğlenceler,
[author title=”Hafize Güner” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/01/ka_ozum_foto.jpg”]İda’nın annesi, çocuk gelişimi ve eğitimi öğretmeni, yaratıcı drama uzmanı/öğretmeni, çocuk yogası eğitmeni, drama/tiyatro ve çocuk kitapları yazarı. Şimdilerde Terakki Vakfı Okulları’nda çalışıyor. Moda’da yaşıyor. Dört kedisi, sokak köpekleri, Tilki Toni kitapları ve biricik eşiyle huzurlu ve mutlu.[/author]