Gergedanlar Krep Yemez

Sevgili Kadıköy Anneleri merhaba,

Bu ayki kitabımız,  “Gergedanlar Krep Yemez”. Hemen konuya girmeme şaşırmış olabilirsiniz. Evet, bu seferka-24022016-04 lafı fazla uzatmak istemiyorum. Bu kitabı bir an önce size anlatmak için sabırsızlanıyorum. Söze şöyle başlayayım; bu kitabın adını sıkça duymuş ama bir türlü elime alamamıştım. Geçen Ocak ayında Kadıköy Anneleri’nin kurucusu Sevgili Aslı’nın oğlunun yaş günü vardı. Rüzgarcığın gergedanları çok sevdiğini bildiğimden hediye olarak aklıma bu kitap geldi. Kitabı okumadan almak istemediğimden önce okulumun kütüphanesinden edindim. Kitabı eve götürüp İda’ya okuduğumda ise başıma tatlı bir dert aldığımı anladım 🙂 Normalde ka-24022016-01yeni bir kitaba alışma süresi koyan oğlum, bu kitabı tekrar tekrar ısrarla okumamı istiyor, dinlemekten bıkıp usanmıyordu. Önceleri “krep, krep” diye tuttururken sonraları kahramanın adını öğrenip  “Begüm,  Begüm” diyerek elinde kitap peşimden ayrılmaz oldu. Kitabı baştan sona ezberlediğimi söyleyebilirim. Neyse ki şu sıralar ilgisini başka kitaplara yöneltti de kurtuldum 🙂 Ben de kitabı kütüphaneye geri vermeden bir kez daha bakıp sizler için yazayım dedim.  Geçen ayki yazımda nasıl iyi ebeveyn olacağımızı anlatan kitaplardan başımızı kaldırıp biraz da yüzümüzü çocuk edebiyatına dönsek iyi olur demiştim. İşte “Gergedanlar Krep Yemez” adlı kitap modern zamanda anne baba olan bizlere çok şey anlatıyor. “Annenin ve babanın, seni çok sevdiklerini bilmene rağmen, bazen söylediğin şeyleri dinlemediklerini hissettiğin oldu mu?” sorusuyla başlayan kitap, işten güçten çocuğumuza gerçek anlamda ne kadar nitelikli vakit ayırıyoruz ve onu ne kadar tanıyoruz? sorularını bizlere bir çırpıda sorduruyor.

Begüm her sabah olduğu gibi mutfakta kahvaltı yaparken büyük, mor bir gergedanla karşılaşır. Gergedan,ka-24022016-07 Begüm’ün krebini izin almadan bir güzel mideye indirir. Heyecanla mutfaktan fırlayan Begüm’ü anne ve babası her zamanki gibi dinlemezler. Begüm, onlara ne zaman mor gergedanı anlatmaya çalışsa “Evet tatlım, çok güzel. Bunu daha sonra konuşalım mı?” diyerek onu geçiştirirler. Günler geçtikçe Begüm ile mor gergedan arkadaş olurlar. Birlikte çok iyi vakit geçirirler. Çok yoğun çalışan anne ve babasının ise bu yeni arkadaşlıktan haberleri yoktur. Ta ki krepler kayboluncaya kadar! Bir sabah; “Hey! Kim yedi bir tabak dolusu krebi?” diye homurdanır babası. “Gergedan, mor gergedan.” Diye atılır Begüm. “Gergedanlar krep ka-24022016-03yemez” diye karşı çıkar babası. Begüm mor gergedanı anlatmak için çabalar ama dinlemek, anlamak ve ortak olmak yerine duruma baştan önyargıyla yaklaşan anne ve babasını inandırmak zordur. Çaresiz yenik düşer. Ama çok incinmiştir. Duygularını paylaşmak için gelen gergedan arkadaşına “Annem ve babam beni hiç dinlemiyorlar. Benden o kadar uzaklar ki…” diyerek dert yanar. Gergedanın da ailesi uzaktadır. (İşte burada yazar bizi asıl acıtan şeyin yakındayken uzakta olmak olduğunu çok güzel bir şekilde duyumsatır.) Begüm kendi derdini bırakıp arkadaşının derdine çare arar. Eee arkadaşlık da böyle bir şey değil midir zaten. Onu evine ulaştırmak için yollar düşünür. Bu yollar bizi bir sayfa önceki duygusallıktan çıkartıp güldürür. Kocaman mor gergedanı şişme botta, bisiklette ve balonda düşünmek gerçekten de komiktir. Ertesi gün annesi ve babası Begüm’ü hayvanat bahçesine götürürler. Hayvanat bahçesindeki kayıp ilanı onları çok şaşırtır. İlana göre büyük mor gergedan kayıptır, krep yemeyi de çok sever. Hızlıca eve koşarlar. Burada kapakta da yer alan muhteşem görüntüyle karşılaşırız. Büyük, mor gergedan bir elinde krep bir elinde kumanda evdeki büyük kırmızı koltuğa oturmuş televizyon seyretmektedir. Yanında da bir tabak dolusu krep ve evin köpeği vardır. Begümler hayvanat bahçesini aramak yerine onu uçakla ailesinin yanına gönderirler.ka-24022016-05 (Yazar bir kez daha kalbimizi fetheder.) Dedim ya kitaptaki her şey o kadar eğlenceli ki bu bölümde de gergedanı arabaya sonra da uçağa bindirmek oldukça gülümsetici bir durum. Begüm gergedanın gidişine hem sevinir hem de üzülür. Eve dönünce kendini yalnız hisseder ama bu his uzun sürmez çünkü anne ve babası onunla ilgilenirler. Anlattıklarını sonuna kadar dinlerler. Bu harika bir şeydir. Annesi ona kitap okur ve yatırır. Ama her şey bu kadar değildir. Çünkü kapıda inanılmaz sevimli, büyük ve pembe bir kutup ayısı (İda’nın deyimi ile kutupiti) vardır. Kırmızı şapkası ve kutuplardan geldiğini anlatan buz mavisi, kar tanesi desenli valiziyle yeni bir maceranın başladığının habercisidir. Mesela bu köşede ilk yazdığım yazıdaki  “Benim Minik Kırmızı Balığım” adlı kitap da böyle bir sonla bitiyor.) Kitabın hikayesi ve iletisi işte böyle sevgili anneler görsellerine gelince işte burada sözcükler gerçekten yetersiz kalıyor. Öylesine zengin bir görsel ve bir o kadar özgün dil var ki karşımızda size nasıl anlatayım bilemedim. Kitabı alıp görmelisiniz. Size eğlenceli, sevimli, abartılı, komik ve sıra dışı olduğunu söylemekle yetineceğim.

Her çocuk kitabının çocukların düş ve düşünce dünyasını devindirirken onların kavram gelişimini de desteklemeleri beklenir. İşte kitap; mor gergedan, sarı zürafa, kırmızı papağan, yeşil yılan, pembe kutup ayısı ifadeleriyle de renk ka-24022016-02kavramını pekiştiriyor. Sanırım kafamdaki kitapla ilgili her şeyi aktardım. (Sanırım diyorum çünkü nitelikli bir çocuk kitabı çok katmanlıdır.) O zaman kitabın künyesini paylaşarak sizlere veda edeyim. Öncelikle bu kare şeklindeki kitabın Pearson’dan çıktığını söylemeliyim. Pearson harika çeviri çocuk kitapları basıyor. Size daha önce bahsettiğim “Küçük Vak Vak” serisi ve önümüzdeki ay anlatacağım “Tombik Ayı” serisi de bunlardan bir kaçı. Gülbin Baltacıoğlu tarafından dilimize çevrilen kitabın yaratıcıları ise Anna Kemp ile Sara Ogilvie. Aynı ikilinin yine Pearson’dan çıkan “Köpekler Bale Yapmaz” adlı bir kitapları daha var. Eğer Gergedanlar Krep Yemez’in sondan ikinci sayfasına bakarsanız, Begüm’ün annesinin uyku öncesi kızına okuduğu kitabın “Köpekler Bale Yapmaz” olduğunu görürsünüz. Bu kitabı da okulumun kütüphanesinden alıp İda’ya okudum. (Reklam gibi olmasın ama Terakki gibi bir okulda çalışmak ve muhteşem kütüphanesini kullanmak konusunda çok şanslıyım.) Doğrusu ilki kadar ilgisini çektiğini söyleyemem. Ama onun da önyargılar üzerine eğlenceli ve çok sevimli bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Her ikisini de edinip küçük kitap kurdunuz ile birlikte keyifli vakit geçirmeniz dileğimle,

[author title=”Hafize Güner” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/01/ka_ozum_foto.jpg”]İda’nın annesi, çocuk gelişimi ve eğitimi öğretmeni, yaratıcı drama uzmanı/öğretmeni, çocuk yogası eğitmeni, drama/tiyatro ve çocuk kitapları yazarı. Şimdilerde Terakki Vakfı Okulları’nda çalışıyor. Moda’da yaşıyor. Dört kedisi, sokak köpekleri, Tilki Toni kitapları ve biricik eşiyle huzurlu ve mutlu.[/author]

Hafize Çınar Güner
Hafize Çınar Günerhttps://kadikoyanneleri.com/category/ilk-kitapligim/
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini Çocuk Gelişimi ve Eğitimi alanında yüksek lisansını ise Yaratıcı Drama alanında tamamladı. “İlköğretimde Yaratıcı Drama” ve “Eğitim İçin Tiyatro” kitapları yayımlandı. Oluşturduğu sanat ve oyun yoluyla öğrenme tasarımları pek çok konferans ve kongre programında yer aldı. Sekiz yıl önce yayımlanan ilk göz ağrısı “İyi ki Varsın Tilki Toni” adlı serisinin ardından ise şu ana kadar farklı yayınevlerinden yayınlanmış ve yayına hazırlan yirmi çocuk kitabı bulunuyor. Yirmi yılı aşkın bir süredir çocuklarla çalışıyor ve 2005 yılından bu yana Terakki Vakfı Okulları'nda yaratıcı drama ve tiyatro öğretmenliği yapıyor. Bir web sitesindeki “İlk Kitaplığım” adlı köşesinde resimli kitaplar hakkında yazılar yazıyor ve mevsimde bir defa olmak üzere Küçük Kitap Kurtları Buluşmaları düzenliyor. Yürüttüğü “Masal Yoga” atölyeleriyle kitabevleri, okullar, fuarlar, kütüphaneler ve parklarda pek çok çocuğu masallarla buluşturuyor. Okuma kültürünün yaygınlaşması adına çeşitli sosyal sorumluluk projeleri geliştiriyor ve yürütüyor. Kadıköy Belediyesi Moda Gönüllü Evi'nde mahalle eliyle açılan Moda Çocuk Kitaplığı'nın koordinatörlüğünü yapıyor. Cumhuriyet Kitap Eki’nin “Taş-Kâğıt-Makas” isimli çocuk ve gençlik edebiyatı sayfasının ardından şimdi ise Sanat Kritik’te çocuk kitaplarını yorumluyor. Eşi, oğlu ve kedileriyle birlikte Moda’da yaşıyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar