Aspurçe’nin Hamilelik Günlüğü: 35. Hafta

Merhaba Sevgili Kadıköy Anneleri ve hamileleri;

Yine uzun zamandır yazamamanın verdiği sıkıntıyla oturdum, yazıp yazıp bıraktıklarımı güncelliyorum. Bugüne nasıl geldik inanın hiçbir fikrim yok. O yüzden iyi ki yazmışım yazabildiğim kadar diyorum. Bu yüzden muhtar annemiz Aslı’mıza tekrar teşekkür ediyorum beni her seferinde teşvik ettiği için. Sizler de mutlaka yazmalısınız, bazen akıldan gidiyor “İlk ne zaman kıpırdanmıştı bu çocuk?” dediğimiz şimdi yani doğum yaklaştıkça beni hüzünlendiren o ayrılığın ilk hatırası. Bu aralar en çok doğumdan sonra vücudumda oluşacak eksikliklerden korkuyorum. Bunlardan en birincisi Zafer’in içimdeki çılgın oyunlarını hissedemeyecek olmak. Ama durun daha bu konu hakkında anlatacak şeylere geçmeden önce sağlık durumumuzla ilgili bir güncelleme yapayım.

Demir eksikliği anemisi yaşıyorum takip edenlerin bildiği üzere. Ağızdan hap kullanmayı denedim, başaramadım. Oral yolla alınan ilaçlara karşı fobiğim. Haplarla şimdiye kadar sorunum olmamıştı ama şurup hiç kullanamadım çocukluğumdan beri. Annemle babamın beni ayaklarımdan ka-01032016-01kollarımdan tutup ağzıma zorla döktükleri şurupları hatırlıyorum. Olmadı, olamadı. Yıllar sonra büyüdüm ben artık içerim demiştim üniversiteye giderken maalesef onu da başaramadım. Evet günümüze dönersek doktorum bunun üzerine kan değerlerimin hala çok düşük olduğunu bu şekilde doğumda çok kan kaybı yaşayacağımı hatta kan kaybından ölebileceğimi yüzüme yüzüme söylemişti en son. Ve iğne yazmıştı. İğneleri kullandım. Değerim 9.1’den 9.’3 e çıktı. Beslenmemde oldukça dikkatli oldum, kan üzümü denen çekirdekli üzümden yedim, neredeyse her gün et tükettim. Fakat okuduğum kaynaklara göre 30+ dan sonra kalsiyumu da arttırmaya çalıştım. Demir ve kalsiyum bünyede aynı anda tutulmuyormuş onu öğrendim. Günde 1 litreye yakın süt içtim, her akşam yemeğinde yoğurt yedim. Etle beraber. Fakat işe yaramadı. Bunun üzerine çok hoşlanmadığım doktorumu bir seferliğine terk etmeye karar verdim randevu alamayınca. Hastaneye yeni gelen erkek bir doktoru tercih ettim. Doktora durumumu anlattım bana bu sefer serum içine uygulanacak bir ilaç yazdı. Onu deneyelim düzelirse beslenmeyle devam ederiz dedi. Tamam dedik. Eczaneye bi gittim ki, ilaç 256 tl. Doktoru aradım. Dedim ben bunu ödeyemem. Raporlu ilacıymış bu. Doktor ilk defa yazmış bu ilacı birine. Annem hemşire onu aradım biz bilinen bir ilacı beklerken (burdan isim vermemeye dikkat edeceğim) adını pek duymadığımız bi ilaçtı bu. Annem buldu. Raporsuz alınamayacağını öğrendik. Doktor eczaneye kadın doğum doktorunun yazacağı raporun geçerli olup olmayacağını sormamı istedi. Sordum, küçük bir yerde yaşadığım için 4 farklı eczaneden aldığım yanıt “deneyelim,ka-01032016-03 görürüz” oldu. Neyse aynı gün ben yürüyerek geri döndüm çıkartılan raporu bekledim hastanede. Elime bir şey de vermediler, boşu boşuna döndüm. İşlemler halledilince çok yorulduğum için çok uzak olmasa da eczaneye kadar taksiye binmek istedim. 5tl’lik yolda 20 ile giderken araca yandan başka bir araç çarptı. Ben tabi şok geçirdim. Ama Zafer negatif bir şey hissetmesin diye kendimi sakin kalmaya zorladım, ağlamadım. Ama yalnız dışarı çıkmak, taksiyle bile olsa bir yerlere gitmek konusunda bütün özgüvenim yerle bir oldu. Eczaneye gittim, rapor kabul edildi ve serum içi demir ilacını aldım. 30 tl kadar bir ödemesi oldu. İlacı uygulamaya aynı hastanenin acil servisine gittik ve lakin hemşireler ilacı yeni gördüklerini nasıl uygulanması gerektiğini bilmediklerini söylediler. Biz internetten araştırdığımız ve prospektüste okuduklarımıza göre yön verdik hemşirelere. 10 cc’lik tek şişe şeklinde gelmişti ilaç. İçindekileri 3 günde 4-4-2 olarak uygulatmamızı söylemişti doktor. Neyse hallettik bir şekilde fakat benim içime sinmedi çok fazla.

ka-01032016-02Ani bir u dönüşü yaptım o hafta. Devlet hastanesinden bir doktordan randevu aldım. İlk gittiğim doktor hiç ilgilenmemiş beni geri yollamıştı. Miyom ameliyatı geçirmiş olmama rağmen normal doğuma teşvik etmeye çalışmıştı ve bütün muayene ve ikna süreci esnasında elimdeki raporlarıma, demir eksikliğime dair hiçbir şey yapmamıştı. Ağzından ilaç alamadığımı söylediğimde dalga geçer gibi “ Yutmayacaksın, emeceksin onu” demişti. Ben de pes etmiştim. Ama hem maddi olarak hem de manevi olarak evimin arkasındaki özel hastaneye güvenim sarsılınca yeniden devleti denemek istedim. Ve bom! Doktoruma bayıldım. İlaçtan bahsettim, demir eksikliğin fetüsü etkilemiş dedi, kan tahlillerini yaptırıp 15 gün sonra gel şu an için her şey yolunda dedi. Bol bol espri yaptı rahatlattı, sezaryen için onay verdi. “Zaten şu durumda riskli gebelik sayılırsın.”dedi.  Bu hafta kendisine gidip doğum için tarih belirlemeye çalışacağım.

Önümüzde 5 hafta var ve ben olabildiğince demire yüklenmek istiyorum, çok geç kalmış olmaktan dolayı çok korkuyorum.  Çünkü önümüzdeki internet, içinde sadece faydalı deneyimleri, doğru bilgileri taşımıyor. Çok iyi ayırt etmek, bile bile psikolojimizi bozacak sayfalara çok takılmamak gerekiyor. Demir eksikliği yüzünden doğum sonrası ölümlerin sıklığını yazmışlar mesela. Elim ayağım titredi. Çocuğumu kaybetmekte olduğumu düşündüm, aklımı kaçıracaktım. Burda arkadaşım olmadığı için kafamı da dağıtamıyorum birileriyle sohbet ederek. Akşam Fatih eve gelene kadar bu bilgiyi çürütebilecek başka bilgiler aramakla uğraşıyorum, ağlaya ağlaya uyuyakalıyorum falan. Psikoloji her şeydir arkadaşlar. Ne zaman kendimi iyi hissetsem bu, demir eksikliğim yüzünden kendimi, vejeteryan yaşam tercihimi suçlamayı bırakmamın ardından oluyor.

Bu kadarla da bitmedi, yavaş yavaş işlerimi, evimi bebeğe hazırlamaya yetiştirmeye çalışırken bir evin eli ayağı kolu bacağı bulaşık makinem bozuldu. Bu nedenle de oturdum ağladım, servis çok pahalıya mal olacağını, tamir edilse bile yeniden bozulabileceğini söyledi. Haydee 😀 Ayakta durduğum zamanlarda çok yorulmaya başladım. Çok başarılı yıkayamayacağım için bulaşık görevini şimdilik Fatih’e devrettim. Bu haftasonu çözeceğiz diye umuyorum.

Ama yetmedi. Fatih soğuk algınlığına yakalandı. Erkekler hastalanınca nasıl nazlı olurlar bilirsiniz. Benim sevgilim de öyle.  Bol bol uyudu, acile gittik, ilk defa itirazsız ilaç kullandı. Ve zor kısmını atlatmasına rağmen hala devam ediyor, bırakmadı.  O uyurken terlemesini, öksürüğünü kontrol edebileyim diye ben pek uyumadım. Ve bana da bulaştı. Şimdi ben hastayım. Ve ben ilaç kullanamıyorum. Bol c vitamini, bal, limon, zencefil şurubu derken yatıp kalıyorum. Yapmam gereken hiçbir şeyi yapamamanın verdiği huzursuzlukla iyice depresif bir hal alıyorum. Bir an önce iyileşmem gerek halbuki. O kadar çok iş var ki bekleyen. Ya da gözümde büyüyen 🙂

Ha bir de gittiğim özel hastanede ilk NST’mi yaptırdım ve NST hemşiresinin dengesiz gevezeliği sayesinde o gün bebeğinin 3 gündür hareket etmediğini öğrenen bir annenin çocuğunu kaybettiğini öğrendim. Benim kontrollerim için devam ettiğim doktorumun hastası olduğunu söyledi bir de. Zaten biz hamileler oldukça duygusal yani hatta çıldırma derecesinde duygusal, pimpirikli insanlara dönüşüyoruz. Bir de böyle densizce anlatışı, “senin yattığın yerde öğrendi” deyişi falan beni mahvetti. O gün özel hastanedeki doktorum ilk serum küründen sonra 9.3’ten 9.4’e yükselmesini iyi iyi diyerek geçiştirmeme, bana oral yolla alınan ilaçla devam etmemi yazmasına rağmen karşı çıkamadım. Gerçek anlamda şok olmuştum. Soğuk algınlığımı atlattıktan sonra bu hafta içi gidip seruma döndüreceğim.

34+4’te oğlumuz Zafer 2 kilo 100 gr boyu posu yerinde bi yavrucuk olmuş. Hareketleri düzenli, uykusuzluğum, mide yanmalarım olduğu yerde duruyor. Ve bunların biteceği, yani farklı sebeplere evrileceği günü hem özlemle hem hüzünle bekliyorum. Onun sağlıklı olması dışında hayata karşı bütün beklentilerimi sıfırlamış durumdayım. Darısı hepimizin başına. Sevgilerimle.

Bana mail atmak isterseniz aspurcegizem@gmail.com belki paylaşmak istedikleriniz olur. Ne hoş olur. Öpüldünüz.

[author title=”Aspurçe Gizem Koçak” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/10/ka_foto_aspurce.jpg”]Zafer Artu‘ya hamile. 28 yaşında bir çöl ahusu. Mersinli baba Amasyalı anneden olma, Çorum doğumlu, gençliğini Diyarbakır, Erzincan, Malatya’da geçirmiş çok memlekete ait bir kadın. Kırıkkale Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı bitirdi. Çok uzun yıllardır blog yazıyor. Kişisel blogunda hayatını, endişelerini, yazmaya devam ediyor. 2011 yılından beri özel kurumlarda öğretmenlik yapıyor. Cinsiyetçilik yapan medya unsurlarına takıntılı olduğu için 3 arkadaşıyla beraber cinsiyetçi medya takip sitesi www.cinsomedya.org‘u kurdu. 2 kedisi 1 köpeği var. 2015 Eylül’de sürpriz bebeğinin babası ile evlendi.[/author]

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar