Uyanıyorum. Bir sesler duyuyorum. Kollarıma bakıyorum yorganı kucaklamışım bir tek şış-pat’ım eksik. Kalkıyorum, Kaan mesaisi başlıyor. Bir zamandır bu böyle. “Ne kadar zaman olduğununu takip etmeyi bıraktım valla şekerim” diye cool bir eda takınmak isterdim ama hala gizli gizli sayıyorum. Bugün 3 ay oldu. İlk zamanlar günleri sayarken sonra haftalara ve artık aylara terfi ettik. Aslında her şey tesadüfen başladı. Her anlamda zor geçen bir Temmuz ayıydı. Endişeler üzerimize ağır bir şekilde çökmüştü. Öyle bir durumda bazı gecikmeleri pek bir şeye yormadık. Derken bir kan testi ve müjde: 4 haftalık hamileyim! Sizi bilmem ama ne zaman bir arkadaşımın hamilelik haberini alsam neredeyse ondan çok sevinirdim. Kendi haberime ise kelimenin tam anlamıyla şok olmuştum. İstemediğimden değildi ama zamanlama olarak biraz erkendi. Habere alışıp etrafla paylaşmamız bir ayı buldu. Biz de bu ay içinde keseyi ilk görüş, ilk kalp atışını duyuş aşamalarını yaşadık. Sonrası o kadar hızlı geçti ki. Yeni iş, annemin taşınması, ilk tekmeler, ufak ufak alışverişler, hareketlerin dışarıdan görünür hale gelmesi… 9. ay gelmişti bile. Artık içeride minik bir adam vardı. Huyunu suyunu bilmediğimiz ve dört gözle tanışmayı beklediğimiz.
Hamilelik günleri sona ererken doğum telaşı başladı. Kendimi bildim bileli hep bir oğlum olacağı içime doğardı, ismi bile hazırdı. Kaan Bey’imizin hatta tam adıyla İsmet Kaan’ın 20 Mart’ta doğmasını planladı doktor. Sezeryan olacaktı ama mümkün olduğu kadar geç olmasını istiyorduk. 39+4’te karar kıldık. Kaan da bu zamanı beğenmiş olmalı ki doğumdan 4-5 saat önce sancılarım başladı. Doğum çantam zaten 1 haftadır bagajdaydı. Sabah erkenden maaile hastanede buluştuk. Epiduralden çekindiğim için genel anestezi yapıldı. Son hatırladığım şey hastabakıcılara ameliyatta parmağa takılan o şey için ojelerimi çıkarttığımı anlattığım. Ve 1 saat sonra uyanış. Beni 8’de almışlardı. Kaan 8:20’de dünyaya geldi. Ben de 9 gibi odaya geldim. Sulugöz bir karakter olarak ağlaya ağlaya gittim. Ağlaya ağlaya da odaya geri geldim. “Ben gelmeden senden başka kimse bebeğe yaklaşmasın” diye Hakan’a çok sıkı tembihlemiştim. Ben gelince ise hemen Kaan’ı göğsüme yatırdılar. Hayatımda bu kadar yumuşak bir şeye dokunduğumu hatırlamıyorum. “Pamuk bu pamuk” diye bir süre sayıklamam işte bundandır. “Sen odaya girene kadar çok ağladı. Senle beraber sustu” dediler. İşte o ansa anne oduğumu gerçekten anladığım ve bebeğimi beklettiğim için içimin sızladığı ilk an oldu.
Şimdi kollarımda yatan akça pakça bebeğe baktığımda ilk günkü kara kuru halini zorlukla hatırlıyorum. 3 ay gerçekten de çabucak geçti. Her gün yeni bir şey keşfediyoruz. O güldükçe mutlu oluyoruz.
İyi ki geldin oğlum. Evimizi şenlendirdin.
Hale Acun Aydın
İsmet Kaan‘ın annesi, Eminoş’un kızı. Boğaziçi’nden 2006 yılında Siyaset Bilimi ve Uluslarası İlişkiler bölümünden mezun oldu ama pazarlama alanında çalısmaya başladı. 2011’de MBA yaparak işletme ile bağını güçlendirdi. Türk İşi Minimalizm, Sermest Cafe Büyükada, Sergüzeşt Otel Büyükada ve Sergüzest Shop kurucusu. 2013’te koştuğu yarı maratondan sonra ilerde bir gün maraton bitirmeyi hayal ediyor. Kaan’la birlikte hayatı yeniden keşfediyor….