Ülkemizde ve dünyada terör yüzünden bir sürü masum insan ölürken, yakınları bu acıları yaşarken insanın kendi dertleri çok anlamsız gelmeye başlıyor… Bir yandan da endişeleri artıyor… Ben bu dünyaya getirdiğim çocuklarım, kendim, eşim ve ailem için ne kadar korunabilirim, koruyabilirim… Güvensizlik ve belirsizlik hissi korkutucu. İnsan bu sorgulamaları yaparken bir de bakmış yine kendi ufak dertlerine dönüp günlük telaş içinde çok sıkıntısı varmış gibi davranmaya başlamış bile… Ben de size 30. haftaya geldiğim bugünlerde son üç haftadır yaşadıklarımı paylaşayım..
Bu üç haftalık sürede yardımcı bulma çalışmalarımız son hız devam etti ve 27-28 Şubat hafta sonu sanırım 10 kişi ile görüştük ve sonunda evimize yakın iki seçenek arasından birini seçip 29 Şubat Pazartesi işe başlattık ama beklediğimizi bulamadık ve Salı akşamı işine son verdik. Hemen diğer seçeneği aradık, Çarşamba başlamasını söyledik ki o da sabah 07:30 yerine 09:00’da gelince onu da gönderdik ve yine arayışa başladık. Perşembe akşamı görüştüğümüz Moldovalı bayana Cuma sabah başla dedik, Cuma sabah Türk sevgilisi aradı, ben çalıştırmıyorum diye 🙂 Bu arada alt komşuda çalışan kıza sormak geldi aklıma ve bingo! Özbekistan’dan birkaç gün önce gelmiş teyze kızına iş arıyorlarmış ama Türkçe anlıyor, konuşamıyor. Cumartesi görüştük ve kızların iyi niyetine güvenerek Pazar günü işe başlattık. Bir Emine bulamasam da her şeyi benim öğreteceğim bir genç kız bulduk. Çok kolay değil, Türkçe konuşamayan birisiyle anlaşmak ama şimdilik benim ihtiyacımı karşılıyor, ama Demir’le yalnız bırakamıyorum tabii ki.
Eve yardımcı krizini bu şekilde atlattık ve annemi geçici süreliğine evine gönderdik ve biz de 10 Mart Perşembe günü canımız dostumuz Demir’in karadayısı Hüseyin’i ziyaret için kaç yıldır gitmeye niyetlendiğimiz ama gidemediğimiz Erzincan’a gittik. Dört gün kaldığımız Erzincan’da dostlarımızla çok keyifli vakit geçirdik, dinlendik, gezdik bol bol da yedik 🙂 Yalnız Demir gitmeden 1 gün önce hastalık sinyalleri vermeye başladı, hafif ateş, burun akıntısı, öksürük.. Ayhan’ın olmazsa gitmeyiz demesiyle hemen yine acil durum planı uygulayarak (iki önceki yazımda soğanlı karışım) Demir’e tedaviye başladım ve neyse ki sabah 06:50 uçağı için 05:00’de kalktığımızda hafif ateşli ama keyfi yerinde bir şekilde yola çıktık. Bu arada dişleri de hala hızla çıkmaya devam ettiği için biraz onun da huzursuzluğu vardı ama oğlum da annesi gibi gezmeye gideceğini anladığı an mızırdanmayı bıraktığı için sıkıntısız yolculuk ve keyifli bir seyahat sonrası evimize döndük.
Demir 4 gün boyunca çok sevdiği et dahil hiç bir şey yemedi ve favori yiyeceği tandır ekmeğine dürüm yapılmış Erzincan tulumu oldu.. Demir için pek alışkın olmadığımız bir durum, iştahsızlık. Dönemsel olduğunu düşünerek çok üstünde durmadım ama insan hafiften de üzülüyor çocuğu yemeyince… İştahsızlık döndükten sonra 3-4 gün daha devam etti, alt dişlerinden 2 tane daha çıkınca biraz rahatladı sanırım ve yemekle arası yine düzeldi..
13 Mart’ta Erzincan’dan döndük ve yardımcımız Bahar’la yalnız kaldık.. Ülkeye yeni gelmiş ve dilimizi çok az bilen çekingen bir kız… Benim hayatımı kolaylaştırması için bir an evvel alışması lazım, bunun için haftalık yazılı liste yaptım ve her sabah liste üzerinden yapacaklarını ona anlatıp en azından Demir’in uyku saatinde ben de uyumaya devam ediyorum.. Demir ile ilgili de kesin kurallarımızı belirttim ve şu an takipteyim 🙂 Bazı aksaklıklar olsa da alışacağız birbirimize inanıyorum 🙂
Şu sıra tek başıma dışarı çıkabilme lüksüm yok, Demir’i Bahar’i alıp öyle gidiyorum her yere benim de buna alışmam lazım sanırım.. Ama bu akşamları çıkmama engel değil tabii ki 🙂 17 Mart Perşembe akşamı Kadıköy Anneleri’nin yaklaşık yedi aydır devam ettiği yaratıcı drama atölyesine katıldım ve İyi Cüceler’de çok keyifli bir akşam geçirdik. Enerji azlığı yaşadığım bu günlerde böyle etkinlikler bedenime olmasa da ruhuma çok iyi geliyor 🙂
18 Mart Cuma günü doktor kontrolümüze gittik, bebeğimiz 30 haftalık olmuş, inanamadım. 1.950 gr ve 32 hafta ile uyumlu ölçümler ve sağlıklı bebeğimiz. Benim açımdan durum yine çok iç açıcı değil… Protein, demir, kalsiyum düşük… Gece artan kramplar ve bütün bunlar sonucunda çabuk yorulan bir Aslı ve evde Aslı’ya düşkün bir Demir 🙂 Demir evde olduğum için çok mutlu ve gün içinde sürekli gelip sarılıyor, sevgi gösteriyor, kucağıma gelmek istiyor hatta karnıma krem sürüyor 🙂 Bazen yorulsam da bütün bunlardan çok keyif alıyorum 🙂 Bu arada Demir ile ilgili en önemli gelişme 8 Mart’tan beri emmiyor, her gün teklif ediyorum azıcık 10 saniye oynaşıp bırakıyordu önceleri, artık hiç emmiyor hatta gülerek kaçıyor 🙂 Neyse ki 15 ay emmiş oldu.
Kontrolden çıktığımızda panik oldum, doğuma çok az kalmış ve ben sanki yapmam gereken çok şey varken hiçbirini yapmamışım gibi.. Öncelikle evi boyatmayı düşünüyorduk, hemen boyacıyı ve annemi (olmazsa olmaz 🙂 ) ayarlamamız gerekiyor. Demir’in odası artık çocukların odası olacağı için odayı büyük odaya taşımamız ve oyuncak dolabı, kitaplık gibi şeyler almamız gerekiyor.. Tamam kıyafetler hazır bir kaç parça da aldım ama onları hazırlamalıyım.. Doğumda ne dağıtacağız, en önemli sorun isim ne olacak. Demir’de 24-25. haftada isime karar vermiştik, 3o. haftada hala bebeğimizin ismine karar veremedik, şimdiye kadar ‘’yeni bebek’’ diyordum veya ‘’newbaby’’ 🙂 ama artık sanırım bir isime karar vermeliyiz. Güçlü bir isim olsun, enerjisi düşük olmasın, tınısını sevelim derken Erzincan’da ‘’Daş’’ koymaya karar verdik, ’’Dash’’ da olabilir 🙂 Taş gibi manasında 🙂 Buradan yola çıkarak ‘’Kaya’’, ‘’Tunç’’, ‘’Sarp’’ olabilir mi acaba diye düşünüyoruz ama hala belirsiz…
Umarım bir sonraki yazıya kadar karar vermiş oluruz 🙂
[author title=”Aslı Cebeci” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/12/ka_foto_asli.jpg”]1979 doğumlu, 2014 Aralık ayından beri Demir’in annesi. 2016 Mayıs ayında doğacak ikinci çocuğunu bekliyor. Uzun yıllar hemşirelik yapmış, halen bir hastanede yönetim kadrosunda çalışıyor ve gezmeyi, fotoğraf çekmeyi seviyor.[/author]