Nur Niyaz’ın Hamilelik Günlüğü: 1. Trimester

Merhaba sevgili günlük, bebeğim, Kadıköy Anneleri ve takipçisi olan herkes.

Dijital günlük olunca işler değişiyormuş meğer, göz önünde açık seçik duygu paylaşımları biraz ürkütücü, cüretkar ve tuhaf geldi ne yalan söyleyeyim. Hitap şeklim bile değişti eski günlüklerimle kıyaslayınca… İleriye dönük güzel bir hatıra oluşturmaya ve geçtiğim yolların tüm anne adaylarına ilham olmasına niyet ederek başlayayım o halde. Şu an hepinize 22. haftadan sesleniyorum ancak geri dönüp ilk ayları da özetlemek gerek. O yüzden bu yazının konusu ilk trimester. Bu benim üçüncü gebeliğim. İlk hamileliğimden Serra isminde dokuz yaşında bir kızım var. Ikinci hamileliğim 10. haftada sonlandı. Üçüncüsü ise hıdrellez duaları sonunda bana hediye edildi sanırım.

Hamileliğimi 4. haftada öğrendim. O gün son iki haftanın yorgunluğuyla ve bir de soğuk algınlığıyla uğraşıyordum. Iki gün önce sahneye çıkmıştım. Üşüttüğüm için hiç durmadan hapşırdığım bir bale temsili geçiriyordum ve hatta bu hapşırmaların birinde kanamam başlayınca regl olduğumu zannetmiştim. Oysaki bebeğim rahim yatağına yerleşiyormuş. Kanama ertesi gün kesilince ve sonrasında da gelmeyince en ucuzundan bir gebelik testi yaptım. Pozitif çıktı sonuç. Testi tekrar etmeye gerek bile duymadım çünkü sezgisel olarak çok emindim. Sonrasında eşim Volkan’a haber verdim. Çok sevinmesine rağmen bir baba adayı olarak maddi kaygıları da su yüzeyine çıkmış oldu.

Hamilelik duyurusu

Ardından kızımızla bu haberi paylaştık. Öğrendiğinde tam yarım saat Japon animeleri gibi koca ağzıyla çığlık çığlığa ve gözyaşları içinde ağlayarak bize sitem etti: “Ben kardeş istemiyordum ki!” ve sorguladı: “Ne ara oldu bu? Ne zaman yaptınız?” Eşimle birbirimize baktık; tabii ki leylek hikayesiyle büyümedi kızımız ama detaylara ne kadar hakim acaba bakışıydı bu.

İtiraf edeyim bu iki tepkinin ardından kendimi bir parça yalnız hissettim. Ama bazen aile fertleri anneler kadar çabuk kabullenemeyebiliyor durumu. İlerleyen haftalarda durum değişti. Ben ve askerlerim, her türlü mücadeleye psikolojik olarak yavaş yavaş hazırlıyorduk kendimizi. İlk doktor randevumuzdan bir haftalık istirahat ricasıyla eve döndüm. Rica diyorum çünkü kadıncağız “siz şimdi kendinizi tutamazsınız, egzersizlerinize devam edersiniz. Hiç etmeyin demeyeceğim ama en azından bir haftacık…” diye adeta yalvardı bana. Soğuk algınlığından bebek etkilendiyse bile bu hafta tutunabilsin diye aldığımız bir önlemmiş bu.

Kalp atışlarını duyuncaya kadar kendimi çok yormadan geçirdim günleri. Atışları duyduğum gün benim için çok kıymetli hala, zira ikinci bebeğimi kaybettiğimde kalp atışlarını duyamıyoruz demişti doktor. O cümle hala havada asılıdır benim için, kulaklarımda hala yankılanır…

İştah artışı

Bu üç ay boyunca hiç midem bulanmadı ama inanılmaz bir iştah artışım oldu. Hatta en sevdiğim şey yemek yemekti. “Şöyle bir bamya olsa, yanına da çoban salata. Off köfte mi yesek? Canım incir çekti ama turşu da çekti aynı anda, nasıl olacak?” Bu iştah karşısında  doktorum biraz endişelendi, iki haftada bir, tatlı mı tatlı bir kilocuk ekleniyordu bedenime. İlk üç ay için çok karşılaşılan bir durum değilmiş. Gebelik şekeriyle ilgili takip etmem gereken durumları hatırlattı doktorum. Ben mutlu mutlu yemeye devam ettim ama abartmamaya özen gösterdim. Kızım Serra’ya hamileyken 17 kilo almıştım, sonra yavaş yavaş kilo vermiş eskisinden de zayıflamıştım. Bedenimin sinyallerine güvenmeye bu hamileliğimde de devam edeceğim.

Egzersiz yapmaya tabii ki ilk iki hafta hariç hiç ara vermedim. İlk haftalarda hemen gevşeyen bağ dokularla sırt ağrılarım başladı ve bazı sabahlar siyatik ağrım oldu. Aldığım hamile yogası eğitmenlik, dans ve spor eğitimleri bu noktada çok işime yaradı. Bunlarla ilgili hangi egzersizleri yaptığım başka bir yazıda yer alacak. Kısaca yürüyüş, dans ve yüzme favori üçlüm oldu, tabii uyumadığım zamanlarda. En olmadık anlarda uykum geliyordu. Avm ortasında, ders sırasında, Serra’yla oynarken. Ne mutlu bana ki etrafım anlayışlı insanlarla dolu. Serra uyuyorum diye başlangıçta bana sinir olsa da bir süre sonra kendiliğinden “sen biraz uyumalısın” demeye başladı. Prova zamanlarında kenarda uyurken herkes benim rahatımı düşündü. Evde erkenden uyuyorum diye Volkan şefkatle bana sarıldı. İlk üç ayı bitirene kadarki sürece uzaktan şöyle bir baksam ileride herhalde çok eğleneceğim.

Nasıl manyak bir ruh hali!

Bebeğim olsun diye dua eden ben, niye böyle bir şeye kalkıştım acaba, hem de 9 yıl sonra diye neredeyse karalar bağlayacak kadar depresiftim. Hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden ve neredeyse yaşam sevincimi kaybettim diyecek kadar sönüktüm. Neşeli olma haline alışkın olduğum için bu durum hiç hoşuma gitmedi elbette. Bir kaç enerji yükseltme girişimi beni daha da çok strese sokunca dedim ki “kabul et Niyaz.” Korkularımı, endişelerimi ve beni allak bullak eden hormonlarımı kucakladım. “Evet, bugün de böyle. Yapmak istemiyorsan yapma hiçbir şey.” Evet, hamilelik ve bebeğin doğumuyla ilgili eşimin maddi kaygıları beni de korkutuyor, kabul ediyorum. Evet, tam rahata ermişken, kızım okula gittiğinde bana kalan zamanın tadını çıkarıp, istediğim zaman istediğim programı yapıyorken, artık yapamayacak olmak beni ürkütüyor, bu da kabulüm. Dahası harika bir başrol ve proje ortaklığını askıya almak da içimde kaldı gibi sanki… Bursa’da yaşıyoruz ve bebeğe bakmakta bana yardım edecek hiç aile büyüğü yok yanımda. Ya çok bunalırsam?

İşte bütün bu düşünceler, sanki çözümü yokmuş gibi gelirken, o sihirli kabullenişle beraber birer birer akışına girdi. Nasıl girdiği ikinci trimesterin konusu olsun ama 🙂

Derken ilk üç ayı devirdik….

Ve büyük bir karar aldık: Serra’yla birlikte İstanbul’a geri dönelim!

Not: Siz de hamileliğinize özel bir anı bırakmak istiyorsanız, günlük yazılarınızı bize gönderebilirsiniz 🙂

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı.2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti.Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte.Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Benzer Yazılar