Oğlumuz Başkan, iki yıl önce çalıştığım ofisin bahçesine terk edilmiş, henüz bir ayını doldurmamış dört yavru kediden bir tanesiydi. Ne yazık ki kedi ve dolayısıyla hayvan sevmeyen mahalle sakinlerinin hoyrat davranışları yüzünden kardeşlerinden hepsi ölünce, yağmurlu bir gecede evimize sızmayı başardı. O güne kadar birçok kez kedi bakmıştık ve bahçeli bir eve geçinceye kadar apartman dairesinde kedi bakma fikrine pek sıcak bakmıyor, hatta bunun kediler için haksızlık olduğunu düşünüyorduk. İlk planımız da bu siyah beyaz tüylü sevimli yavruyu, mutlu olabileceği bir yuva bulana kadar misafir etmekti. Talipleri de çıktı; fakat tabii ki tüm kediler gibi Başkan da iki hafta sonunda ipleri eline almıştı ve sadece onu başkalarına verme düşüncesi bile gözlerimin yaşlarla dolmasına yetiyordu.
Kedi oğlumuz o günden beri bizimle birlikte yaşıyor. Fakat Defne’ye hamile olduğumu öğrendiğim günden beri çevremizdekilerden gelen baskı artarak devam ediyor. Öyle ki bazı aile büyüklerinin hamilelik dönemimde kedimizi evden göndermek için kurdukları komploları yeni yeni öğreniyorum. Oysa kimse bilmez ama hamilelik süreci boyunca mantığımı alıp götürerek, beni sadece duygulardan oluşmuş farklı bir canlıya dönüştüren hormonların neden olduğu hezeyanlarla başa çıkabilmemde, oğlumun katkısı herkesten fazladır.
Peki neden özellikle de bebek beklenen evlerde hayvanlar büyük bir tehlike olarak görülüyor?
Genel inanış, kedilerin bebeklere doğrudan olmasa bile tüyleriyle zarar verebilecekleri yönünde. Kaldı ki ‘ya kedi ya bebek’ çıkmazına sizi sadece yakınlarınız değil, malesef bazı kadın doğum doktorları da sürüklüyor. Eğer bir kediniz varsa, hamileliğinizin ilk aylarında toksoplazma adı verilen bir parazitin yol açabileceği hastalığa karşı bir teste tabi tutuluyorsunuz. Ben, bu testin pozitif çıktığı şanslı azınlıktandım. Yani kedi yoluyla bulaştığına inanılan bu hastalığı daha önce bir şekilde geçirdiğim için vücudum bağışıklık kazanmıştı. Oysa toksoplazma sadece kedilerden değil – ki bu parazit genelde dışarı çıkan, fare ya da çiğ etle beslenme ihtimali olan kedilerde görülüyor- kırmızı etten, koyun ve keçi sütünden ya da çiğ meyve ve sebzelerden de bulaşabiliyor. Yani bu hastalığa bağışıklık kazanmamış olsanız bile, çevresel faktörlere dikkat ettiğiniz, kedi yavrunuzu dışarı çıkarmadığınız, onu evde çiğ etlerle besleyip minik bir vahşi yetiştirmediğiniz ve kumunu düzenli olarak temizlediğiniz sürece en ufak bir endişe duymanıza gerek yok. Hatta gittiğiniz şık bir restoranda önünüze getirilen o güzelim soslu salatadan toksoplazma kapmanız çok daha yüksek bir ihtimal.
Kısacası kediniz bebeğinizi ‘yemediği’ sürece – ki sizi iyice korkutmak için ileri gidip bu tarz hikayeler uyduranlar da olacaktır- endişelenmeniz için hiçbir sebep yok. Evcil hayvanlarla büyüyen çocukların bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğu çok sayıda araştırmayla kanıtlandı. Dahası işin bir de psikolojik boyutu var: Evde hayvanla büyüyen çocukların çok daha paylaşımcı, sorumluluk sahibi ve çevrelerine karşı duyarlı oldukları söyleniyor.
Onun için siz siz olun felaket tellallerinin tüm olumsuz söylemlerine kulaklarınızı tıkayın ve size hamileliğiniz boyunca en büyük desteği verecek kedinize, hiç korkmadan doya doya sarılın.
Kadıköy Anneleri Bonusu:
Evet bizde de aynı sıkıntı vardı, iki adet kedimiz var. Hiç bir sorun yaşamadık, ta ki oğlum hareketlenip kedilerin kuyruklarına sulanıncaya dek… Şu anda arada elleri tırmalanan ama kedi peşinde koşmaktan hiç uslanmayan oğlum ve her fırsatta oğlumun yerine sulanan iki adet kedimiz var demek daha doğru olur.
Sizde ortam daha şenlikli o zaman 🙂 Bizimkiler henüz birbirlerine pek isinamadilar, uzaktan birbirlerini kesiyorlar sadece ama alışma sürecinde sizin söylediğiniz durum oluşuyor sanırım genelde… Tabii ki her zaman dikkatli olmak lazim. Sizde alıştırma süreci (ilk temaslar) nasıl gelişti?
Vallahi pek öyle bir süreç yaşamadık, zaten velet hareketlenip emeklemeye/yürümeye başladıktan sonra ipin ucu kaçıverdi. 🙂 Şaka bir yana, 6-7 aylıktan itibaren kedileri sevmesi için onu cesaretlendirdim, beraber sevdik tüylerine dokunduk filan. Yine de kedilerden birisi biraz huysuz olduğu için mümkün olduğunca uzaktan baktık. Kendi kendine gelişiyor zaten, siz de göreceksiniz.
Bizimkinin şu andaki en büyük eğlencesi yastıkla kedi kovalamak. Nasıl eğleniyor anlatamam. Katıla katıla kahkahalar içinde..