İlk 6 ay “sadece” anne sütü verebilen şanslı annelerdenim.
Oğlum Rüzgar’ın bu diyeti aslında %20 şans, %80 hırs, azim, güç, dirayet, çalışma ve gözyaşı sayesinde oluştu diyebilirim. Bunu başarmamda umutsuzluğa düştüğüm anlarda bana destek olan eşimin çok etkisi var. 15 saat süren doğal doğumunun ardından gelen postpartum psikozunu teğet geçtiğim ve “zaman, mekan kavramının flu olduğu” dönemlerde, emzirme görevimi başarıyla tamamlayamayacağım endişesi her yanımı sarmıştı. Kulaklarımda çınlayan “Ben zaten sadece iki ay emzirebildim, çok da önemli değil, sütün gelmezse”, “Bu çocuk ağlıyor, demek ki aç, demek ki sütün yetmiyor”, “Sütün gelmesi için hiçbir şey yapmana gerek yok, gelirse gelir, gelmezse gelmez”, “Süt için helvaya, tatlı, sütlüye, baharata, şuna buna aban” sözleri… Bir yandan henüz yeni tanıştığın “buçukluğun” gözleri kapalı meme arayışına yardımcı olmak için “parmakla memeyi it aman burnu kapanmasın, diğer elle C yap aman kahverengi kısmı tam kavrasın” telaşı… Dikişlerin sızlarken üstüne bir de ilk defa bu kadar “hırpalanan” meme uçlarının çatlayıp sızlaması… Ne kadar da da zor, ne kadar da karmaşık… Dünyanın en “doğal” durumu nasıl da insana bir süre işkence gibi gelebiliyor?
Tam artık sütümün oğluma yetmeyeceği ve kısa bir süre emzirebileceğim düşüncesine alışmışken eşim “Emzirme Kampı”ndan bahsetti. Kendisinin ofisten bir arkadaşı, ilk çocuğunda bu yöntemi uygulamış ve geri dönüşü oldukça verimli olmuş. Kaybedecek birşeyim olmadığı için biz de uygulamaya karar verdik. Yalnız “Emzirme Kampı”nı başarıyla uygulamak için mutlaka evde sizin haricinizde en az 2 yatılı kişinin daha olması elzem. Zira benim 1 haftalık kamp sürecimde eşim ve annem her anımda hazır ve nazır bulundular. Kamp dediysek aslında insanın hayalinde canlananın aksine ortam çok farklı;
- 1 hafta boyunca psikolojik olarak sadece aslında ne kadar çok sütünüzün olduğu ve o bebeği yeterince emzirebileceğiniz konusunda kendinizi telkin ediyorsunuz.
- Tuvalete gitme, su içme ve yemek yeme dışında(Evet bildiniz, duş almak da yok, e biraz kokacaksınız ama analar gül kokar unuttunuz mu!) hiçbir ekstra fiziksel aktivite yapmıyorsunuz.
- Kampın süresi tamamen size bağlı, ben 1 hafta yaptım ama bunu 2-3 günle de sınırlı tutabilirsiniz.
- Formül; tamamen dünyaya geliş amacınızın uyumak, uyumuyorsanız gözleriniz açık yatmak ve tabi ki bebek her istediği anda emzirmek.
- Telefon, bilgisayar, televizyon, radyo vs. tüm iletişim araçlarına bir süreliğine veda ediyorsunuz.
- Mümkünse kamp süresince bebeğiniz dışında kimseyi görmüyorsunuz.
- Bebeğin uykusu 2 saati geçtiyse uyandırın ve emzirin, istemese de o memeyi zorla ağzına sokmaya çalışın.
- Gündüz, gece, saat kavramlarını unutun, o kadar çok emzireceksiniz ki artık meme uçlarınız yara olacak.
- Bebekle aynı odada yatmak da bir öneri olsa da ben uyku kalitemi arttırmak için ayrı odalarda yatmayı tercih etmiştim. Annem ya da o an izinli olan eşim bebek acıktıkça yanıma getirmişlerdi.
- Bebeğin altını değiştirmek, gazını çıkarmak, sakinleştirmek, oyalamak, giydirmek, yıkamak vs. tüm asli görevler size yardım edenlerde… Siz yalnızca adeta “Damızlık inek” misali litrelerce süt üreteceksiniz…
- Sütünüzün artımına yardımcı tek şey bol bol emzirmenin yanında: SU! Bol bol su içeceksiniz… Sadece bu kadar… Ne helvalar, ne bitkiler, ne tatlılar, ne hoşaflar… Varsa yoksa su!
- Bunun yanında dengeli beslenmeniz de önemli tabi. Güzel yemek yapan birisi yardımınıza yetişebilir. Ayrıca derler ki; her kimki “Emzirme Kampı” süresince “Bir ana doyuruuuur, o kişi cennetluktuuur :)”
Kamp sonucunda diyebilirim ki, benim açımdan işin püf noktası önerilenin aksine bebekten ayrı odada yatmaktı. Böylece daha derin uyuyarak hem zihnimi hem de vücudumu yeterince dinlendirebildim. Bende işe yaramayan bir yöntem ise emzirmediğim zamanlarda sağmak oldu. Nedense ilk zamanlarda sağmaktan uyarılmayan göğüslerim kof bir şekilde pompada kalakaldı. Ama Rüzgar’ın dudağına değdiği zamanda 1 hafta sonunda duş fıskiyesi gibi 4-5 delikten fışkırarak çıkıyordu. Şu anda 8,5 aylık olan oğlumu hala aktif şekilde emziriyorum. Benim emzirmeyle ilgili deneyimlerim bunlar. Tabii ki herkesin hamileliği, doğumu ve lohusalığı olduğu gibi emzirme deneyimleri de kendine özel..
Gelelim bu haftanın önemine…
Yarınlarımızın daha sağlıklı olması, tüm bebeklerimize anne sütüyle beslenme hakkının tanınması, hiçbir bebeğimizin bu haktan mahrum edilmemesi, konunun önemi ve gündem oluşturması amacıyla, tüm dünyada 1-7 Ekim haftası “Emzirme Haftası” olarak kutlanmakta. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bebeklerin ilk 6 ayda sadece anne sütü ile beslenmesini sağlıklı yaşam için vazgeçilmez seçenek olarak önermekte.
Ülkemizde ilk 6 ay anne sütü ile beslenen bebek oranı % 41,6. Lansinoh’un paylaştığı istatistikler ise, dünya genelinden annelerin farklı deneyimlerini içeriyor. İngiltere, Amerika, Brezilya, Çin, Fransa, Almanya, Macaristan, Meksika ve Türkiye olmak üzere 9 ülkede, 18-40 yaş arasında, bebeği 2 yaşının altında olan 13 bini aşkın anne ve hamilelerin katıldığı araştırma sonuçları, dünya genelindeki farklılıkları ortaya koyarken, bir yandan da emzirmenin evrensel bir deneyim olduğunu gösteriyor.
Bebeği beslemek için en iyi yol emzirmek midir?
Eğer şartlar uygunsa kesinlikle! Çünkü her her an sıcak ve taze, her zaman temiz ve mikropsuz, daima hazır ve üstelik bedava!
Emziren annelerin en büyük endişeleri neler?
Yeterli süre emzirememek, sütten gaz geçmesi, emzirirken yanlışlıkla nefes alımını engelleme endişesi ve çalışma hayatına başlayınca biberona alışan bebek için “Acaba bir daha meme almaz mı?” korkusu.
Annelerin bebeklerine formül süt verme sebepleri neler?
Henüz hiç vermediğim için bu soruyu cevaplayamıyorum.
Hayal edilen ve gerçekleşen emzirme süreleri ne kadar?
Hayal ettiğimden çok daha uzun süredir emziriyorum ve çalışmaya başlamama rağmen iş yerinde sağıp gittiği yere kadar emzirmeye devam edeceğim.
Türkiye’de emzirme trendleri ve etkileyen faktörler neler?
Yapılan özendirici kampanyalarla özellikle çalışma hayatına başlayan kadınların emzirmeye devam edebilmesi adına en azından kendim iş yerinden çok destek görüyorum. Rahatlıkla günde 2 defa sütümü sağıp herkese açık buzdolabında muhafaza ediyor, süt iznimi de esnek bir şekilde kullanabiliyorum.
Anneler pompa kullanıyor mu? Evet ise neden?
Çalışma hayatına başlamayacak olsaydım belki pompa kullanmazdım ancak 2-3 ay öncesinden günde en az 100ml süt sağıp buzluğa atmayı ihmal etmedim. İşe başladığımda en az 1 haftalık stoğum vardı ve 2 ay geçmesine rağmen stoğum da azalma olmadı. Bir de yeni doğum yaptığımda sağ göğsüm çok şişmiş ve ağrı yapmıştı, onu rahatlatmak için de birkaç defa sağım yapmıştım.
Toplum içinde emzirmek sizin için ne ifade ediyor?
Dünyanın en doğal şeyi! Eşimin de desteğiyle doğumdan bu yana parkta, çay bahçesinde, sahilde, vapurda, kafede, sinemada, mağazada, iş yerinde, takside, hastanede, insan içinde kısacası bebeğimin ihtiyacı olan her yerde emzirdim. Rüzgar 7 aylık olana kadar da hiç biberon kullanmadım.
Bebeğinizi emziremeseydiniz kendinizi suçlu hisseder miydiniz?
İtiraf edeyim biraz hissederdim. Çünkü kabul edelim etmeyelim emzirme konusunda da bir mahalle baskısı söz konusu. Bu anlamda teknik açıdan emzirebildiğim için kendimi şanslı addediyorum. Bu şansı biraz da kendim yarattığım için de ayrıca kendimle gurur duyuyorum.
Emziren annelerin en sık yaşadığı zorluklar neler?
Toplum içinde, örtünün altında sanki can çekişiyormuş gibi çırpınan bebeğini emzirmeye çalışan annelerin ulu orta bu işi yaptıkları içi “Kötü Anne” yaftası yemesi ve akraba, komşu, kadın, erkek, yakın, uzak herkesin sanki kendi çocuklarını yıllarca sorunsuz emzirmişlercesine her zaman size bu konuyla gayet doğal olarak söyleyecek birşeylerinin olması!
2 yaşındaki çocuğunu emziren bir anne görseniz ilk düşünceniz ne olurdu?
“Umarım ben de çocuğumu o kadar uzun bir süre emzirebilirim!”
Sizin de hem emzirmeyle ilgili deneyimleriniz, fotoğraflarınız ve yukarıdaki sorulara cevaplarınızı içeren paylaşımlarınızı bekliyoruz. Desteğiniz için şimdiden teşekkürler…
Aslı Altınok Erdal
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı(Nam-ı diğer “Muhtar Anne”), 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektöründe 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri’ni kurdu. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık sektöründe pazarlama işi, Kadıköy Anneleri, İFSAK bünyesindeki 4 Mevsim Büyükada, Şiirden Fotoğrafa İstanbul, Yansıyan Kadınlar belgesel fotoğrafçılık projeleri ve aile hayatı dörtgeninde hayatta kalma mücadelesi veriyor.