O bir sosyal medya fenomeni, O bir çocuk şarkıları bestecisi, O bir Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano bölümü mezunu, O bir “Y” neslinin “81” kuşağı temsilcisi, O bir koyu Beşiktaşlı,O bir 6,5 yıllık evli, kocasına aşık bir eş, O bir “Evim Şahane” den “Yemekteyiz”e televizyon programlarına katılmaya cesaret edebilmiş cesur bir kadın, O bir lobi piyanistliğinden, çay saati piyanistliğine kadar çeşitli yerlerde çalıp söylemiş her kesime yakın bir müzisyen, O bir 4 yaşında Lal Prenses’in annesi, O Kids Music Class ve Etiler Müzik Okulu’nun kurucusu, O bir “Müzisyen Anne”! İnternette elden ele dolaşan aslında kendisine ait “Çakma Sufle” tarifinden, Kids Music Class markalı 0-5 yaş çocuk müzik aletlerine, çay saati piyanistliğinden televizyon ya da radyoda çocuk programı hayaline Ahu Hanım’ın hiç bilinmeyen yönlerini paylaşıyoruz. Kahkaha atmaya hazırlanın!
K.A. Ahu Hn merhaba, öncelikle Kadıköy Anneleri’ne zaman ayırıp röportaj teklifimizi kabul ettiğimiz için çok teşekkürler. Geçtiğimiz haftalarda bir kadın olarak zor zamanlardan geçtiniz. Özellikle sosyal medyada sürekli takip edilen ve göz önünde olan birisisiniz ve bu süreci atlatmada güzel dileklerin bir nebze de olsa işe yaradığını ümit ediyoruz. Sizinle ilgili bilgiye pek çok kanaldan ulaşmak mümkün ancak merak edenler bir de buradan okusunlar istedik. Ahu Kahraman Yıldırım tek cümleyle kendisini özetlemek istese bir anne, bir kadın, bir eş, bir öğretmen, bir girşimci, bir arkadaş ve bir müzisyen olarak nasıl biridir?
M.A. Merhabalar rica ederim. Ben teşekkür ederim öncelikle güzel sözleriniz, sonrasında zor günlerimde Kadiköy Anneleri olarak gerek çiçeğinizle gerekse herkese mesajlarınızla bana moral verdiğiniz için. Ahu Kahraman Yıldırım; içinde hala kırılmaya çok müsait bir çocuğu barındıran, çok çabuk üzülüp küsebilen, saf bir anne ama dışarıdan çok güçlü, neşeli, hırslı görünen bir işkadınıdır 🙂
K.A. Taa küçük yaşlarda, ortaokul yıllarında konservatuara girmiş birisi olarak, 6 aylık bebeklerden başlayarak müzik eğitimi veren Kids Music Class’ı kurma fikriniz nasıl oluştu? Sizin gibi bu kadar erken aylarda bebek müzik eğitimi veren başka bir kurum var mı? Varsa kendinize rakip olarak görüyor musunuz?
M.A. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano bölümü mezunuyum. 11 yaşında ortaokul kısmında girip, 25 yaşında üniversiteden mezun oldum. Konservatuvar sonuçta hobi merkezi değil. Bu sebeple köşeleri olan bir eğitim sistemi ve öğretmenleri var. Ya kurallara uyar çalılırsın ya da okuldan atılırsın. Ben de üniversitede bu zor eğitimden bunalıp okula ara verdim. Ailem çok üzüldü ama bir şekilde müzikten soğudum. Aileme de yük olmamak için anaokullarında çocuklara müzik dersi vermeye başladım. Herhalde kaderimde varmış bebeklerle çalışmak. Dersleri verirken çok zorlandım ve okul öncesi müzik eğitimi ile ilgili kurslara yazıldım ve sertifikalar aldım. 2009 yılında Almanya merkezli Yamaha Müzik Okulu okul öncesi müzik okulu için franchise sınavı açtı. Avrupa Yakası franchise şubesi hakkını kazandım ve eşimle Yamaha Class ismi ile Etiler’de okulumuzu kurduk. Neden ilk başta Kids Music Class olmadınız derseniz cesaret edemedim. Bilinmiş bir markanın ismi ile piyasaya girmek bizi 1-0 önde başlatacaktı. Ancak müzik evrensel bir dil bile olsa yurtdışı bağlantılı franchise bir okulun kuralları ile türk adetleri bazı noktalarda ortaklık sağlayamıyor. Daha açık söylemem gerekirse Alman sisteminde derse devamlılık çok önemli ve çok ciddi bir yoklama sistemi var. Ama Türkiye’mizde çocukların ne doğumgünü biter ne hastalığı. Hastalık bu tabi ki isteyerek olmuyor ama Almanya her hastayız diyen çocuktan rapor istiyordu. Hal böyle olunca hem veliler hem biz giderek gerildik. Ayrıca sistemsel olarak sürekli aynı şarkılar üzerinde dönen bir program içeriği vardı çocuklar sıkılıyorlardı. Franchise kurallarına göre ders içeriği ile oynamak, ek şarkılar eklemek de asaktı. 2013 yılında eşimle oturup çok ciddi bir karar verdik. 4 yıldır üstünde çalıştığımız markayı bir anda bırakıp yolumuza kendi ismimiz ile devam etmeye karar verdik. Kitaplar yazdım, yıllardır orff kurslarından öğrendiğim tüm dansları şarkıları bir dosya halinde bebeklerin aylarına göre sisteme soktum. Bestelerimi programa ekledim ve inanın 4 yılda elde edemedğimiz öğrenci sayısına 1 senede kavuştuk. Anne olmak ve Türk annelerini tanımak çok işime yaradı. Bizim kadar erken yaşta müzik eğitimi veren okul yok. Daha doğrusu birçok etkinlik merkezinde ritim atölyesi yapmak moda oldu. Herkes şanslarını deniyor ama işleri zor. Çünkü günümüz anneleri herşeyi çok iyi biliyor ve araştırıyor. Sistemli olanı kendi çocukları için neyin daha çok işe yaradığını hemen farkediyor. Ben sistemime, ekibime çok güveniyorum.
K.A. Kids Music Class’ın Koşuyolu’nda bir franshise şubesi olduğunu biliyoruz. Eminiz çok sayıda bayilik talebi geliyordur, bebeğiniz gibi olan bu markayı vermeden önce hangi kriterleri değerlendiriyorsunuz? İleride daha çok Kids Music Class okulları görebilecek miyiz? Mesela İzmir’de, Bursa’da, Ankara’da?
M.A. Kids Music Class Koşuyolu 2015 yılında eğitime başladı. Tabi ki birçok franchise talebi alıyoruz. Zaten çok pahalı bir fiyatla isim hakkı vermiyoruz. Ama franchise şubemizi açarken en önemli kriterlerden biri, açacak insanların aile olması. Anne, baba olmayanların çocuk ve aile psikolojisini anlamaları zor olur. Ayrıca güler yüzlü ve girişken insanlar arıyoruz. Okullarımızda saygı, sevgi, güven çok önemli. Gerisi elbettr halledilir. Franchise almak isteyenlerde müzik eğitimi şartı aranmıyor. Biz sürekli her köşe başında bir şubemizi açalım hırsı ile yaklaşmıyoruz. Ancak şehir dışına çıkabilmeyi çok istiyoruz. Özellikle dediğiniz şehirler ilk hedefimiz.
K.A. MomsNight Out TR Ocak etkinlğinde okulunuzu görme ve sizinle tanışma fırsatı buldum. Okulunuzu kurarken nasıl tırnaklarınızla kazıyarak hazırladığınızı da fotoğraflarıyla şahit oldum. Çok zevkli döşemişsiniz, keyifli bir okuldu. Sizi diğer çocuk müzik okullarından ayıran fark nedir?
M.A. Okulumuzu çok zor şartlarla, kredilerle açtık. Bu yüzden başarılı olmaktan başka şansımız yoktu. Bizi Etiler Müzik Okulu olarak diğer müzik okullarından ayıran fark samimiyetimiz, aile ortamından karı koca okulumuzu işletmemiz ve en önemlisi eğitimli ve mutlaka diplomalı öğretmenlerle çalışmamız. Ayrıca tüm öğretmenlerimizin çocuklarla ilişkileri çok iyidir. Tek amacımız kapıdan gülerek çocukların girmesi. Onlar gülerek gelirse biz gerisini hallederiz. Her sene ortası ve sene sonunda mutlaka bir sahne gösterisi hazırlıyoruz. Çocuklar ve aileler çok mutlu oluyor.
K.A. Peki gelelim biraz geçmişe 🙂 Nisan 2010’da Show TV’de “Yemekteyiz” yarışmasına katılmışsınız. O zamanlar 28 yaşında ve bir ana okulunda piyano öğretmeniymişsiniz. Şubat 2013’te yine FOX Tv’de yayınlanan “Yemekteyiz” programına katılmışsınız. Yemekle aranız yarışmalara katılmaya cesaret edebilecek kadar iyi midir sahi? Spesiyaliteniz var mı? Varsa bizimle bu tarifi paylaşır mısınız 🙂
M.A. Aslında benim şimdiye kadar katıldığım tüm tv yarışma programları televizyona çıkmayı çok sevmemden 🙂 İlk katıldığım yemekteyiz yarışmasında henüz 8 aylık evliydim ve sadece kalabalık misafir geldiğinde bezelye, mercimek çorbası, pilav yapabiliyordum 🙂 Ama harika bir sofra kuruyordum. Yarışmada yapacağım yemekleri de 2 gün çalışıp öğrenmiştim. O dönemde okul açmaya karar vermiştik, yarışmadan alacağım ödül çok işime yarayacaktı ama 3. oldum. 2013 Fox TV’de yayınlanan bölümde daha tecrübeliydim, bu sefer keyif için katılmıştım ama malesef yemekteyiz yarışmasında her zaman yemekler yarışmıyor 🙁 Yarışmada benimle birlikte ünlenen ve şu anda benim koyduğum isimle internette bulabileceğiniz bir tatlı tarifim var.
ÇAKMA SUFLE
- 125 gr şeker + 3 yumurta çırp.
- 125 gr tereyağı + 125 gr bitter çikolatayı eritip şekere ekle.
- 75 gr un ve yarım paket kabartma tozunu da şekere ekleyip tekrar çırp.
- Mikrodalgaya sığabilecek bir borcama dök.
- Maksimumda ya da 800 derecede 4 dakika hafif sulu istersen 35 dakika pişir. (Turbo fırında 12-13 dakikada da oluyormuş) krema ve pudra şekeri ile servis yapın. Yanını muz ve çilekle süsleyebilirsiniz 🙂
K.A. Bir de Mayıs 2012’de Kanal D’de yayımlanan bir zamanlar benim de çok izlediğim “Evim Şahane” maceranız var. Bu programda evinizin tüm iç mekanları yenilenmiş, kaymak gibi olmuş. Eski hali de zevksiz değilmiş doğrusu. Burada da “Torplli, hep ünlülere gidiliyor”, “Ne kadar ukala bir kadın, seyrederken kadının başkalarını küçüksemesine sinir oldum”, “Ayrımcılık yapıyorlar, orta halliler dururken zenginlerin evine gidiyorlar” gibi bazı eleştiriler gelmiş. Sahi böyle bir programa katılmaya nasıl karar verdiniz? Neden sizi seçtiler? O tarihlerde evinizi kendiniz yenileyecek maddi imkana sahip değil miydiniz?
M.A. Evim Şahane yarışmasına katıldığım için ben de biraz pişman oldum. Aramızda kalsın bence de eski hali daha güzeldi 🙂 Biz kızıma hamileyken evimizi taşıdık ve badano boya vs yaptıramamıştık. Teyzem böyle bir program başladı deyince hiç izlemeden başvurdum. Benim derdim evin daha bakımlı bir hale kavuşmasıydı. Çünkü o dönem buna ayırabilecek bütçemiz yoktu. Konuşkanlığım ve ekran önünde rahat oluşum yarışmalara çok çabuk kabul edilmemi sağlıyor. Yarışmanın henüz ilk aylarıydı. Format ihtiyaç sahibi evlerden çok katılımcıların hal ve tavırları üzerine kuruluydu. Benimde bol pazarlık edişim, anlattığım anılar yapımcıların hoşuna gitti. Ancak asla ve asla bir torpille katışmadım hiçbirine. Hatta rahmetli Erol Büyükburç ‘un piyanisti olduğum için Erol abi de beni kırmamış programa konuk olmuştu. Ancak tabi ki izleyici olarak ben de belki izlerken aynı yorumları yapabilirdim. Ama tepki çekmek yorum yaptırabilmek de bir başarıdır. Ancak şu hayatta tek yapmadığım ve yapmayacağım şey insanları küçük görmektir. Bu sebeple bazı yorumlar da çok ağır olmuştu. Sonuçta benim televizyona çıkmayı çok seven bir yanım var. Yılda bir iki yarışmaya katılmazsam mutsuz oluyorum 🙂 En büyük hayalim kendime ait bir çocuk programı sunabilmek.
K.A. Kariyerinizin ilk yıllarında otellerde lobi piyanistliği ve teyzelerle çay saati piyanisliği de yaptığınız. Başınıza gelen ilginç bir olay var mı? O günleri özlüyor musunuz?
M.A. Lobi piyanistliği çok keyifliydi. İlk başlarda zorlandım çünkü sadece klasik müzik çalmayı biliyordum. Hatta ilk haftadan işten atıldım. Rahmetli Erol Büyükburç sağ olsun tuttu ellerimden. Bana latin müzikleri, film müzikleri, türk sanat müziğine kadar elindeki tüm repertuarı notalarıyla birlikte verdi. Sonrasında çok başarılı bir çay saati piyanisti oldum. Önce Ramada, sonra Sürmeli en son Swissotel’de çalıştım. Teyzelerle ilgili en unutamadığım anım şudur; nişanlanacağım hafta işe bir geldim piyanonun altı hediye paketleri ile dolu. Çeyizlik hediyeler almışlar. Altın takan bile olmuştu. Çok duygulanmış, çok sevinmiştim. Özellikle Osmanbey Ramada Plaza otelinde çalıştığım günleri çok özlüyorum. Orada tam 3 sene hergün çaldım. Otel müdürü Savaş Kutkan nişanımızı otelde yapmamızı istemişti ve nişan kurdelimizi Erol Büyükburç ile kesmişti. Ben insan severim. Barmeninden, garsonuna, resepsiyondan temizlikçi ablalara kadar hepsini tanır, hatır sorar severdim.
K.A. Sosyal medyada gerek bir fenomensiniz, Anne/bebek/çocuk camiasında sizi tanımayan-duymadan yok. Bu gerek yaptığınız orijinal işler, gerekse eleştirilere verdiğiniz sivri yanıtlar sayesinde. Size yapılan eleştirilere gülüp geçmek yerine zaman ve enerji ayırıp hepsine tek tek cevap veriyorsunuz. Sizce bu yıpratıcı değil mi? Ya da düşman kazanmaktan çekinmiyor musunuz?
M.A. Öncelikle fenomen kısmı için teşekkür ederim ama henüz fenomenlik kısmına erişebildiğimi düşünmüyorum. Takipçim çok hızlı çıkıp çok hızlı inebiliyor. Benim belli bir tarzım yok. Sürekli bebeğimin komik videolarını yayınlamak ya da çocuk kombinleri yapmak vs yapamıyorum. Mesela 3 tane okuldan resim koyunca 4. resim mutlaka karikatür oluyor, dayanamıyorum. Ama şunun farkındayım beni takip edenler gerçekten sevdiği için takip ediyor. Yazdıklarıma inanıyor, benimle üzülüyor, benimle seviniyor. İllaki bir mesaj veya eğitim verme kaygım yok profilimde. Ama bazen hiç olmadık bir zamanda bir sahte hesap çıkıp abuk subuk bir şey yazınca tepem atıyor. Çünkü gerek yok insan üzmeye kırmaya. Genelde bunu kadınlar yapıyor zaten. Bir çekememezlik var, birbirimizle uğraşmaya bayılıyoruz. Düşman kazanmaktan da hiç korkmuyorum. Zaten beni çileden çılaracak kadar sert bir giriş yapıyorsa bir insan bana baştan düşman demektir. Ayrıca düşmanı her zaman uzakta aramamak gerekir. Bazen en yakın arkadaşınız bile gizli düşmanınız çıkabilir.
K.A. “Söz veriyorum, ünlü olmadan ölmeyeceğim” gibi bir söyleminiz olmuştu. Burada ünlü olma amacınız özel birilerine gönderme mi? Ünlüden kasıt hangi yönünüzle? Adınızı youtube, google her yere yazınca pek çok haber, video çıkıyor. Ünlü olmuşsunuz bile bizce 🙂
M.A. Çocukluğumdan beri televizyona çıkmayı çok sevdim. Yarışma maratonum küçükken “Hügo” ile başladı. Sonra bir gün bizim evi aradılar. Programın sunucusunun doğumgünü partisi varmış. Canlı yayında piyano çaldım. Yıllar sonra Kanal D’de Mehmet Ali Erbil’in sunduğu “Şansa Dansa “programında kızlardan oluşan bir orkestra vardı. Orada piyano çaldım 4-5 ay. Her gün canlı yayın, saç, makyaj. Ben ortama bayıldım. Televizyonda olmayı çok istediğimi anladım. Asıl amacım ünlü olmaktan çok televizyonda bir çocuk programı yapıp sunabilmek. İçi boş ünlülerden olmak değil istediğim.
K.A. Momst Night Out Tr Ocak buluşmamızda tanışma açılışını aslında “kadınlarla anlaşamadığınızla” yaptınız, ama her ay 20-25 kadını bir araya getirip organizasyon yapıyorsunuz ve sizi çok sayıda seven kadın dostlarınız var. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu mu? Yoksa aslında ne demek istemiştiniz?
M.A. Kadınları sevmiyorum çünkü bir çoğu içten pazarlıklı. Birkaç soru önce bahsettim. Düşmanınızı uzakta aramamak gerek bazen yanınızdan hatta evinizden bile çıkıyor. Yıllar önce kardeşim dediğim birkaç kız arkadaşım tarafından çok kötü dolandırıldım. Evimizde yatıp kalkarken ufak ufak kuyumu kazmışlar. Ve uzun süre neden bana bu kadar kötülük yaptıklarının cevabını bulamadık. Çok sorduk ama cevaplamadılar. Sonra biz Allah’a havale ettik. Ama ben uzum süre şoku atlatamadım. Atlattıktan sonrada bi daha hiç kimseyle samimi olamadım. Ve onlara en büyük tokadım şimdiki başarılarımdır. Çünkü meslektaştık malesef. Ve şimdi çok sevildiğimi siz söyleseniz bile ben inanmıyorum. Paranoyak oldum yani. Mutlaka kadınlardan bir kazık yermişim gibi geliyor. Ama Mom’s Night Out Turkey benim bu takıntımı aşmam için işe yarıyor aslında. Yeniden cesaretimi toplayıp kadınlarla arkadaş olmaya çalışıyorum.
K.A. Konservatuvar eğitimi haricinde ne gibi eğitimler aldınız? Hangi konularda sertifikalarınız var?
M.A. Konservatuvar Eğitimi boyunca uzun yıllar malesef başka hiçbir eğitime ayıracak vaktim olmamıştı. Ama haftasonları okul öncesi orff eğitimleri alıp birçok sertifika toplamıştım. Mezun olduktan sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi Akşam Okulu’nda Tiyatro Bölümünü bitirdim. Hobi olarak da basketbol ve dans kurslarına gittim.
K.A. Dünyaya tekrar gelseydiniz ne olmak ve ne yapmak isterdiniz?
M.A. Valla ben mümkünse dünyaya tekrar gelmek istemiyorum 🙂 Okul hayatını hiç sevmedim. Zaten zar zor mezun oldum bi daha okula gitmek istemiyorum. İlla ki yok bir daha geleceksin dünyaya diyorlarsa zengin bir evin süs köpeği olup marka çantaların içinde sahibimle gezebilirim 🙂
K.A. Gelecekle ilgili hem annelik ve mesleki açıdan planlarınız neler?
M.A. Annelik açısından yaşadığım bebek kaybı şokunu en kısa sürede atlatıp tekrar hamile kalmayı hayırlısı ise kızıma kardeş yapmayı çok istiyorum. Mesleki açıdan Kids Music Class Franchise şubelerini şehir dışına taşıyabilmek ilk hedefim. Ama bir kaç sene içinde televizyonda olabilmek, çocuk programını en kötü bir radyo kanalında yapabilmeyi hedefliyorum. Çok yakında Kids Music Class markalı 0-5 yaş çocuk müzik aletlerimiz satışa çıkacak. Bizi takip etmeye devam edebilirsiniz.
K.A. Geçen haftalarda kaybettiğimiz değerli müzisyen Erol Büyükburç hayatınızda çok önemli bir yere sahipti. Kısaca onunla olan ilişkinizden bahsedebilir misiniz?
M.A. Allah rahmet eğlesin Erol Büyükburç’un üzerimde hakkı çoktur. Yıllar önce annemle babamın nişanda sahne almış. Yıllar sonra kendisine eşlik etmesi için piyanist arayışı sırasında bizim yollarımız kesişti. Bana çocuk şarkıları yazmayı, aranjörlük yapmayı öğretti. Nikahımızda şahidimizdi, okulumuzun açılışını yaptı. Daha birçok anımızda imzası var. Bebeğimizi kaybettiğimiz hafta ölümü beni çok derinden etkiledi. Peş peşe çok üzücü haberlerle baş etmek zorunda kaldım malesef.
K.A. Ahu Hn zaman ayırdığınız için çok teşekkürler, sizinle sohbet etmek bir zevkti, nice stand-up gösterileri yapabileceğiniz organizasyonlar diliyoruz 🙂 Son olarak Kadıköy Anneleri’ne söylemek, eklemek istedikleriniz var mı?
M.A. Kadiköy Anneleri’ne kendimi daha yakından tanıtmama fırsat sağladığınız için ben size çok teşekkür ederim..Tüm anneleri sevgiyle kucaklıyorum ve beni takip etsinler çok eğlenirler diyorum 🙂
Ahu Kahraman YILDIRIM
Kurucu & Piyano Öğretmeni
Etiler Müzik Okulu
Kids Music Class
Twitter: @muzisyenanne
Instagram: @muzisyenanne
Mart ayında Kadıköy Anneleri olarak organizasyonunu üstlendiğimiz Moms Night Out Tr Müzisyen Anne’ye Moral/Kışa Veda temalı partinin fotoğraf albümüne buradan bulaşabilirsiniz.
[author title=”Aslı Altınok Erdal” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2016/05/ka_asli_foto.jpg”]1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı(Nam-ı diğer “Muhtar Anne”), 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektöründe 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri’ni kurdu. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık sektöründe pazarlama işi, Kadıköy Anneleri, İFSAK bünyesindeki 4 Mevsim Büyükada, Şiirden Fotoğrafa İstanbul, Yansıyan Kadınlar belgesel fotoğrafçılık projeleri ve aile hayatı dörtgeninde hayatta kalma mücadelesi veriyor.[/author]