Sevgili Kadıköy Anneleri;
Yeni bir hamilelik günlüğü ile karşınızdayız! 13 haftalıktan itibaren başlayan günlüklerimiz olmuştu ama şimdiki içlerinde en farklı olanı, yazmaya başladığında tam 30 haftalık hamileydi 🙂 Eh ikna etmek kolay olmadı ama bizce çok iyi oldu. Anlatacaklarını okuduğunuzda siz de bize hak vereceksiniz. Bu sebepten şimdiye kadarki dönemi 1. ve 2. trimester olarak iki yazıda paylaşıyor olacak bizimle. Kim olduğunu merak ediyorsunuz öyle değil mi 🙂 Çok şaşıracaksınız çünkü fit görüntüsü ve aktif hayatıyla hamile olduğuna inanmak gerekten de çok zor! Bu kişi, geçen haftalarda Haftanın Girişimci Kadıköy Annesi olarak röportaj yaptığımız Tegu Tr kurucularından, bizler için “Çocuk Dostu Mekanlar” yazılarını hazırlayan ve davetpostasi.com un da kurucusu olan 4,5 yaşındaki Aras’ın annesi Sevgili Mine Dedekoca‘dan başkası değil 🙂 Röportaj girizgahında Mine’ciğimiz yakında yeni sürprizler de karşımıza gelebilir, şimdilik saklı tutuyoruz 🙂 demiştik hatırlarsanız. Peki aktif çalışma hayatı olan bir anne olarak hem hamilelik hem okullu bir çocuk Miye’yi zorlayacak mı? Bebeğin cinsiyeti ne olacak? İlk doğum sezaryen iken ikincisi normal olabilecek mi? Tüm bunların cevabını artık Mine’nin Hamilelik Günlüğü’nde bulabileceksiniz. Hepimize keyifli okumalar!
[divider]
İki hamileliğimde de bu süreci çok yazmak istememe rağmen bir türlü başarılı olamadım. 2. Doğumuma neredeyse 10 hafta kala Kadıköy Anneleri’nin kurucusu Aslı’nın da cesaretlendirmesiyle yazmaya karar vermiş bulunmaktayım. Bu kararımda, içimde günden güne büyüyen bebeğimin artık ona odaklanmam konusunda yaratmış olduğu duygu birikiminin de etkisi olabilir 🙂
Şu anda 2. hamileliğimin 30. haftasının içindeyim ve gerçekten ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyorum. Hamile olduğumu öğrenmemin üzerinden tam 24 hafta geçmiş. İkinci çocuk daha rahat büyüyor diyorlar ya, bu herhalde daha hamileyken başlıyor. İnsan hem kendini neyin beklediğini biliyor, hem de dışarıda kanlı canlı bir çocuk daha varken içindeki küçük varlığa odaklanma konusunu ikinci plana atabiliyor. Dolayısıyla da hamile olduğum gerçeğini ancak karnımın iyice belli olmaya başladığı 24. Haftadan sonra daha bir idrak etmeye başladım. Hatta ben o kadar farkında değildim ki çevremdekiler de bu zamana kadar pek de hamile gibi davranmadılar bana. E sonunda baktım ki ayrıcalıklı olma vaktim gittikçe daralıyor ben de hamileliği dolu dolu yaşamaya karar verdim.
Hamile olduğumu ilk öğrendiğimde yaşadığım mutluluk da ilkine göre çok daha farklı bir sevinçti. İlkinde mutlulukla birlikte bilinmeyenin verdiği karmaşık duygular da vardı. Ama ikincide anneliğin nasıl bir duygu olduğunu bildiğim için çok daha olgun, daha içimden taşan bir mutluluk kapladı içimi. Tekrardan dünya üzerindeki en mükemmel duygu olan emzirmeyi yaşayacak ve her şeyden önemlisi bana ‘Anne’ diyecek bir mucizenin daha adım adım büyümesine tanık olacaktım. Aynı şekilde eşim de ilk seferkine göre çok daha farklı duygularla karşıladı bu haberi. Onun için de bu, bilinmeyen bir macera olmaktansa, artık kendini çok rahat hissettiği babalıkta artık keyfini sürme serüveni olacaktı.
Hamile olduğumu öğrendikten sonraki ilk adım doktoruma karar vermek oldu. İlk doğumum son anda sezaryene döndüğü için, sezaryen sonrası normal doğuma sıcak bakan ve bu süreci en doğal şekilde benimle birlikte götürecek bir doktora ihtiyacım vardı. Bu noktada hiç düşünmeden Gülnihal Bülbül’e gitmeye karar verdim. Daha önce 3 arkadaşımı ona yönlendirip kendim onunla doğum yapamadığım için zaten çok içimde kalmıştı 🙂 İlk randevumuzda Gülnihal Hanım sezaryen sonrası normal doğumun az da olsa olan risklerini büyük bir sakinlik içinde açıkladı. Benim kararım zaten çok netti. Doğumum sezaryen şeklinde olacak olsa bile, sürecin doğal akışına teslim edilmesini istiyordum. Ve bu konuda güvenebileceğim tek doktor da benim için kendisiydi. Ultrason muayenesinde keseyi ve beslenme kesesini gördük. Ama kalp atışını görmemiz için hemen 1 hafta sonrasına bir randevu daha verdi. İkinci randevuda o minik kalbin atışını görünce içimde kelebekler uçmaya başladı. Artık bedenimde bir kalp daha atıyordu.
Ondan sonraki haftalar benim duygu dalgalanmalarım ile geçti. Çünkü iki hamileliğim arasında bir düşük yaşadığım için, içimde hep bebeği kaybedeceğim korkusu vardı. Her sabah uyanıp elimle göğüslerimdeki hassasiyeti kontrol ediyordum. Eğer en ufak bir değişiklik varsa o gün geçmek bilmiyordu. Hatta bir sabah bir uyandım ve hiçbir hassasiyet veya hamilelik belirtim yoktu. Başladım ağlamaya. Hemen doktoruma mesaj attım. O da haklı olarak kanamam olup olmadığını sordu. Aslında ortada benim endişeli duygularım dışında elle tutulur hiçbir şey yoktu. 12. hafta kontrolüne gittiğimde deriiin bir nefes aldım. Her şey yolundaydı ve o minik kalp artık eli kolu olan bir bebeğe dönüşmüştü. Hatta parmağını ağzına götürüp emiyordu bile. Böylece 1. trimester ile birlikte endişelerim de geride kalmıştı.
[author title=”Mine Dedekoca” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/08/ka_minededekoca_foto.jpg”]Aras’ın annesi. Doğma büyüme Kadıköylü ve bir Kadıköy aşığı. 2011 yılında Aras’ın doğması ile birlikte kurumsal hayata veda edip kendi işini kurarak evden çalışmaya başladı. Halen kurucusu olduğu elektronik davetiye sitesi Davetpostasi.com‘u yönetiyor ve aynı zamanda Stage-co ekibi ile birlikte girişimcileri destekleyen etkinlikler ve eğitimler düzenliyor.[/author]