Sevgili Kadıköy Anneleri; artık ben de aranızdayım. Hem hamileliğim süresince yaşadıklarımı, hissettiklerimi sizinle paylaşabileceğim. Hem de ileride bu güzel günlerin bize bir anı olarak kalacağı için de çok mutluyum. An itibariyle 20+2 haftalığız… Bugünlere kadar nasıl geldik ben de pek anlayamadım. Hem çok yavaş hem de ne çabuk geçti diyebileceğim bir süreç yaşıyorum. 21.haftamıza nasıl eriştiğime gelinceee;
12 Eylül 2014. Evet bu tarihi sanırım hiç unutamayacağım.
Reglim sadece birkaç gün gecikmişti ve ben bunu mevsim değişikliğine bağlamış mutlu mesut yaşıyordum. İş arkadaşımın ısrarı ve heyecanıyla bir gebelik testi alayım bari dedim ama içimde zerre kadar bile bir şüphe yoktu. Neyse testi yaptık, yaptık diyorum çünkü canım arkadaşım neredeyse yanımdan hiç ayrılmadı. Hatta tek çizgi mi çift çizgi mi acaba halüsinasyon mu görüyoruz diye birlikte az kafa patlatmadık. Sonunda negatif çıktığına karar verip normal hayatımıza geri döndük. Birkaç saat sonra arkadaşım “Googledan baktım ilk haftalarda çok silik olabiliyormuş haydi kan testine!!” diyerek, beni en yakın laboratuvara zorla yolladı. Sonuçlar akşam 19:00’da e-postamda olacaktı. Akşam eşim ofiste çalışıyor ben de Karaköy’de kuzen ve arkadaşlarımla balık sefası yapıyor olacaktım. İş çıkışı fönümü çektirdim, yola koyuldum. Ama kalbim güm güm tabii ki. Neyse saat yaklaşınca arabayı çok da manidar bir yerde, Zeynep Kamil Hastanesi’nin yakınında sağa çektim.
Evet sonuç gelmişti, “Allahım” dedim, “Hayırlısını ver!”. Önce çok karmaşık gelen sayılar arasında çaresizce bakakaldım ama kendime gelip dikkat edince anladım ki referans aralığına göre 4-5 haftalık HAMİLEYDİM 🙂
Yaşadığım sevinci kelimelere dökmem inanın çok zor ki beni zaten anlarsınız. Çok istediğim halde yine de hiç beklemediğim bir anda anne olacağımı öğrendim. Herhalde o yol kenarında 10 dakika kadar ağlamışımdır. Hemen annemi aradım ve bu kez ağlama ile kahkaha birbirine karıştı…Eh sonrasında istikamet Caddebostan! Birine baba olacağını söylemek gerek değil mi? Üsküdar-Caddebostan arası daha önce hiç bu kadar uzun gelmemişti. Allahım, bir de Cuma trafiği! Sonunda yüzümde şapşal bir gülümsemeyle ofis merdivenlerinden çıkarken “Nasıl söylesem?” diye bin defa düşündüm ama ağzımdan çok başka cümleler döküldü eşime haberi verirken…
Ya Amerika Ya Bebek!
“Aşkımm çok önemli bir şey oldu” dedim. Gülmeye başladı (sanırım anladı), “Bir bebeğimiz olacak; anne baba oluyoruz!”. Sarıldı, şaşırdı, heyecanlandı, korktu, sevindi, hepsi geçti bir anda yüzünden. Bu güzel haberin şokunu atlattıktan sonra o anı ölümsüzleştirmek için kırmızı gözlerimizle “anne-baba selfiesi” bile çektik. Yaşadığımız en güzel anlardan biriydi. Eşim “Hadi ya, ben de Amerika’ya bilet bakıyordum, gidemeyecek miyiz yani?” deyince gülsem mi dövsem mi bilemedim tabii 🙂 Haberi hemen ailelerimizle paylaştık ancak kalp atışını duymadan kimselere söylemeyelim dedik. İlk günler neredeyse hiç uyumadım, kafamda deli sorular.
Şimdi iyi bir doktor bulmak gerek,nasıl olur? Hayatımız nasıl değişir? Neler yapmalıyız? gibi tonlarca soru uyutmadı beni. İlk doktorum muayenede çok soğuk bir ses tonuyla “Henüz sadece bir kese, gebeliğe dönüşür diye umut edelim” dedi. Evet çok realist bir cümle olabilir ama oraya büyük bir coşku ve mutlulukla gelmiş bir anne adayına bu kadar mesafeli olmamak gerekir diye düşündüm ve hemen normal doğumu destekleyen ve halden anlayan bir doktor arayışına girdim, buldum da.
İkinci ayımda koltukta saat 21:00’lerde uyuyakalmalar, 1 hafta süren, çok şükür tekrarlamayan bulantı ve mide yanmaları dışında bir problemim olmadı. Ancak rüyalarımda sürekli eşimin kaybolduğunu eve bir türlü gelemediğini, beni yalnız bıraktığını görüyordum. Allahtan uzun sürmedi ve bu eşimin ruh sağlığı için de iyi oldu.
Üçüncü ayımızda uyuklamalarım geçti ancak bu kez de kalça kemiği ağrısıyla tanıştım. Attığım her adımda yaşadığım ağrılar zaman zaman dayanılmaz oldu. Problemler bu kadar erken başlayınca da kendimi doktorda buluverdim. Doktor bana “Bu ağrılar normal” dedikçe, “Ama çok erken değil mi? Kimsenin bu kadar erken olmamış, benim daha önce hiç olmazdı, niye oluyor ki?” gibi darlayıcı sorularım doktorumu bunalttı ve “Kızım sen daha önce hamile kaldın mı ki ağrısın?” diye azarlayınca da sustum tabii 😛 Fizik tedaviyle bu ağrılarım biraz hafifledi ama ne zaman uzun yürüsem ya da evimi bir süpüreyim desem oturup kalkmak eziyet oluyor. Ah bu hormonlar, gevşeyen bağlar, kaslar, bir doğurayım da görün siz! Zaten artık canım gelinimiz pilates eğitmeni Merveciğim hem normal doğuma hazırlık hem de bu müzmin ağrılar için bana hamilelik pilatesi yaptırıyor. Faydası olaya başladı bile, herkese tavsiye ederim.
Küskün(!) Bebek
Daha cinsiyetini söylemedim değil mi? Bizim kuzunun cinsiyetini öğrenmek pek kolay olmadı.Tavsiye üzerine tatlı yeyip gittim, doktorumuz hoplatıp zıplattı ama yok. ’’Ne yaptınız da küstürdünüz bakalım? Bize sırtını dönmüş” dedi. Artık nasıl alındıysam “Ay yok canım bir şey yapmadık” diye savunmaya geçmişim… Bir hafta sonra tekrar randevulaştık, yine çikolataları yemişim, heyecandan ölüyordum. Şu cümleyle kendime geldim ‘Şimdiye kadar hiç yanılmadım %95 kız, çok güzel bir kız yüzü görüyorum’. Bu güzel kız bize, sevinçten ağlamanın ne demek olduğunu daha ilk günden öğretmeye başladı bile. Duyduğu ilk andan beri bir kızı olmasını çok isteyen canım eşim ve beni ağlarken görünce doktorumuz da kendini tutamadı. Allahım bize de tüm anne babalara da evlatları için hep sevinçten ağlamayı nasip etsin! Eşim benden de şahit olduğu baba aşkını bildiğinden pek mutlu ve ağzı kulaklarında gezdi günlerce (Maşallah!).
Dördüncü ayımıza gelecek olursak; haftasonu evden çıkmamasına rağmen grip olmuş bir anne adayı olarak tarihe geçmeliyim bence. Onca mandalina, kivi, portakal yemem ve dikkat etmeme rağmen oluverdim işte. İlaçsız, sıcak su, limonla geçti çok şükür. Güvenli olmasına, doktorumun tavsiyesine rağmen beynimi zonklatan baş ağrılarını da çektim ve hiç ilaç içmedim.
Sloganım: Hamileyim Ama Bakımlıyım!
Geçen haftaydı son doktor randevumuz; 21 haftada 4,5 kg almışım. 1,75 boy için ideal bir kilo dedi doktorum. Ojelerimin renginin çok güzel ama içinde adını anlayamadığı bir madde olduğunu bu nedenle de artık süremeyeceğimi söyledi. “Hamileyim ama bakımlıyım!” sloganım sekteye uğradı haliyle. Çok severek yediğim etsiz çiğ köfte de yasakmış.
Buna baştan beri doktorun hiçbir dediğini unutmayan ve gestapo gibi sürekli hatırlatan eşim çok sevindi tabii. İçindeki maydanozdan toksoplazma bulaşabilirmiş efendim. Kolasız, çaysız, karbonhidratsız, tatlısız hayatı ben neyleyim? Hah unutmadan, doktorum “Tetanoz aşısı olmalısın bu hafta ve bir hafta sonra da renkli ultrason çekilmeli, gebelikteki en önemli test” dedi. Tetanoz aşısı eğer sezeryan olursam paslı ameliyat malzemelerinden anne ve bebeği korumak içinmiş.
Renkli Ultrason
2 gün sonra da renkli ultrasonumuz var, maşallah bana heyecan yapmak için malzeme bol. Şimdi ultrasonu bekliyorum dört gözle. Ayrıca vitamin ve demir haplarına ek olarak, balık yağı ve bacak krampları için magnezyuma başladık. Bu arada kızımız için ufak tefek şeyler almaya başladık, hediyeler de geliyor artık ve sanırım işin en zevkli kısmı bu. Sürekli gelen hediyeleri açıp açıp bakıyorum, yavrumuzu içinde hayal ediyorum.
Hamilelik döneminin güzel geçmesi için bence anne adayının kendine odaklanmaması için meşgaleye, ona sonsuz destek bir eşe ve aileye ihtiyacı var. Bunun için Allaha binlerce şükür ediyorum. Bir de size sürekli kötü doğum ve hamilelik hikayeleri anlatan insanlardan uzak durmaya tabii! Ben bu dönemde bilgilenmek ve kafamdaki soru işaretlerini gidermek için çok kitap okuyor ve internetten sürekli araştırma yapıyorum. Gebelik.org vb siteler, Aletha J.Solter’ın kitapları ve bloggerlar akşam 21:00:’den sonra benim yol arkadaşlarım ve herkese tavsiye ederim.
Bir sonraki yazımda renkli ultrasona girmiş kızımızın gülcemalini görmüş olacağım inşallah. Sizinle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Dualarınız, iyi dilekleriniz bizimle olsun ! Yeni yıl biz anne adaylarını sağlıkla bebeklerine, sizleri de tüm dileklerinize kavuştursun!