Şimdi benim hala emen 17 aylık bir oğlum var ve ben bir yoga eğitmeniyim. Böyle bir girizgâh uygundur konumuz için.
Çünkü ben her emzirme sırası meditatif bir halde uzaklara dalmış giderken ve aklımdan türlü türlü düşünceler, anılar, resimler, hikayeler geçerken, hep diyorum ki, yahu yoga eğitmenliği yaparken aynı süreçlerden geçiyordum. Emzirme ve yoga yaptırmanın bir bağlantısı olmalı!
Şimdi açıklamaya çalışayım;
Hamile kalmadan önce her hafta cuma akşamları bir dersim vardı benim. Her hafta, bilemedin üç, en fazla on kişiye yoga yaptırırdım. Günlük koşuşturmalar, hepimizin şehir hayatında yaşadığı daralmalar, bunalmalar, kaçıp gitme istekleri, bütün haftanın yorgunluğunu biriktirmiş bedenimin cuma akşamı isyanları eşliğinde dersi vermeye giderdim. Ve ders sırasında en başta bir gergin olur, yavaş yavaş yumuşar, akar giderdim. Sonlara doğru o bulunduğum konumdan hiç çıkmak istemez, herkesin yanına uzanıp “savasana” denen pozda yatıp kalmak isterdim, ama hayat beklemez…
İşte bu noktada aynı hissiyatla Mete’yi emzirmeye götürüyorum odaya. Bütün bu hızlı yaşamdan baymış, bir durmam, bir nefes almam gereken noktada, onun da ihtiyaçları dahilinde belirlenmiş saatlerde ve ikimizin yalnız, sessiz, sakin kalmamız gerektiği anlarda emziriyorum. Tıpkı yoga dersine başlamadan ki hal geliyor önce, gergin bir tavırla alıyorum kucağıma Mete’yi, yaşamın peşimden getirdiği hızı yavaşlatamadan çarçabuk açarak memeyi… Sonra, sonrası iyilik güzellik demiş Cemal Süreya 🙂 Yumuşuyorum, sakinliyorum, dalıp gidiyorum, ana geri dönüyorum ve uyuyup gitmeye yakın Mete yanına kıvrılasım geliyor, o odadan hiç çıkmak istemiyorum, ama hayat beklemez…
Yukarıdaki ilk benzer duygu oluyor… Sonrakiler daha da acayip. Genelde yoga dersleri meditasyonla başlar, bedene yavaş yavaş ısındıran sakin pozlardan sonra daha güçlü ve belki daha tempolu bir hal alır, sonlara doğru yeniden yavaşlar ve sırt üstü uzanarak-uyku uyanıklık arası huşu içinde biter.
Şimdi şöyle oluyor bizim emzirmeler; Mete ve meme kavuştuğu an bir sakinlik bir huzur bir çöküyor önce- oh kavuştuk sonunda meditasyonu 🙂 Sonra yavaş yavaş Mete’nin el kol başlıyor hareketlenmeye. Burnuma değmeye çalışan ayaklar, sağa sola esneyen kollar, göbeğimi delmeye çalışan eller… Sanki bedeni yorulmaya çalışır gibi her yanı oynuyor. Hele ki bu aylarda ters duruş yapar halde emmeler olaya bambaşka boyutlar katıyor 🙂 Ardından yorulan ve gevşeyen beden sakinliyor – gözler kapanıyor ve bir dersin daha sonu geliyor.
Bilmem anlatabildim mi? Oğlumu emzirirken her seferinde derslerimi düşünmem bu sebeplerden işte. Belki yogaya ilk defa başlayanların hissettiği “çocukluğa geri dönüş” halleri bile bununla bağlantılıdır. Çünkü anne doğadan aldığını, doğadan bildiğini verir-içgüdüsel öğretir çoğu şeyi-zihnin söylediklerinin dışında esas, temas eden tenden geçer bilgiler ve belki sadece sessizce yan yana oturarak…
Ve belki yoga yapan öğrenci göğe uzandığında elleriyle burnuna dokunuyor gökannenin- elleri köklendiğinde yere göbeğine değiyor yeryuvarın.. Bir yoga hocası masaj yaparken öğrencisine nefesini dinliyor annenin bebeğini dinlediği gibi..
Çünkü nefes alıp vermek yeterli güzel yaşamak için… O anda olmak yeterli. Yoga bunu yeniden hatırlattığı için şimdi bu kadar değerli…
Ve emzirmek, sadece emzirmek tüm sözlerden öte bir öğreti…
[author title=”Ayşegül Denktaş” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2014/06/ka_foto_aysegul.jpg”]Mete’nin annesi. 2008 yılında Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Ardından Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim yüksek lisans programına katıldı. Kadıköy Moda’ya taşınması ile birlikte hayatı tamamen farklı bir yöne çevrildi. 2011 yılında Nefess Yoga yoga stüdyosunu kurdu – 2012 de evlendi – 2013’te anne oldu. 2015 yılında anne bebek yogası, 2016 yılında tao-vinyasa eğitmeni oldu. Şimdilerde Mete, Nefess ve meditasyon üçleminde mutlu ve huzurlu. Yazılarını yayımladığı kişisel bloguna buradan göz atabilirsiniz.[/author]