Yolun sonu yaklaşıyor. İnsanın içi kıpır kıpır oluyor. Ne dese, ne yapsa eli ayağına dolaşıyor. Ben de o haldeyim. Her gün başka bir ruh halinde oluyorum. Bir gün “Ya doğumda ölürsem?” hezeyanıyla geçerken öbür gün “Doğumdan sonra nasıl halledeceğim?” çarpıntılarıyla geçiyor. İşe girmem gerekecek, bebeğim çok küçük olacak, yeterli beslenebildim mi?, önceki yaşantımın bebeğime etkisi nasıl olacak? gibi sorular özellikle bu iki hafta iyice ruh halimi diplere çekti. Buna haftanın 3 günü hastaneye gidip serum taktırma seremonimizin de etkisi olmuştur muhakkak. Ama bana kalırsa oyalanabileceğim başka hiçbir şeyin olmaması, işe gitmiyor olmak, yabancı ve küçük bir şehirde yalnız kalmak da etkiliyor. Allahtan ağır depresyon değil diye diye kendimi avutuyorum Kaldı mutlu sona 3 hafta, avutmayıp ne yapacağım?
Geçen yazımızdan beri olan biteni kısaca özetleyeyim. Doğum için devlet hastanesine karar vermiştik. Hala bu konuda kararlıyız. Doktorum oldukça sempatik ve sanırım bir doktora güvenmem için yanında rahat olmam çok önemli. Ameliyattan oldukça korkuyorum. Bir çeşit boşluk anıma denk gelip sezaryen videoları izlediğim için kendimi affetmeyeceğim. Her gece rüyamda 8 kat kesilmek oldukça acı verici.
Devlet hastanesindeki son kontrolüm 36. Haftamızdaydı. Doktor bebeğimizin ilerde olduğunu söyledi. Fakat kordonumun sıkışmaya başladığını bol bol su içerek onu rahatlatmam gerektiğini söyledi. Kan değerlerim hala düşük olduğu için 1 kür daha serum yapmaya karar verdik. Geçtiğimiz hafta bu bağlamda biraz daha yorgun, ama bol su içerek geçti.
Bu haftaysa serum kürü bittikten sonraki kan tahlilini yapmak, NST’ye girmek ve rutin kontrol için özel hastanedeki doktorumuza gittik. Kan tahlilimiz iyi, 9.4 olan hgb değerimiz 11 olmuş. Hct ise 23’ten 34’e yükselmiş. 11 hgb için alt sınırken, Hct alt sınırı 36. Yine de bizi sevindiren bir gelişme oldu bu. Buraya kadar yüksek moralliydim. Akabinde NST’ye bağlandım. Tedirginlik başladı, sabah 1 bardak süt ve biraz gofret yemiştim. NST kalp ölçümümüzü ilk seferde yapmadı. Hemşireden geçen sefer bahsetmiştim. Hafif boş boğaz ama ben fark etmedim ters giden bir şeyler olduğunu. İki anne aynı anda girdiğimiz için kalp sesleri karışıyordu. Beraber girdiğim kadın çıkınca bizim kalbimizin ne kadar cılız attığını duydum, hemşire doktoru getirmişti. Doktor karnıma bastırdı, evirdi çevirdi. Ben yan yattım. Tekrar ölçüm yapıldı. Bu sefer 140’ı gördü. Ama kontrolde haftaya gel demişken bu olayın arkasına Çarşamba günü kontrole gelmemi istemesi beni telaşlandırdı. Fatih’in telkinleriyle biraz daha rahatladım ama siz onu gelin içime sorun.
Zafer bu hafta 2.700 gr olmuş. 3 hafta dayanırsak 3 kiloyu rahat aşarız gibi geliyor. Eli, kolu, gözü, bacağı ultrasonda daha belirgin. Ama biz hep daha net görüntü bekliyoruz. Sanki karnıma tv bağlanmış da izliyormuşuz gibi göresimiz var oğlanı. Aman o anasıyla babasına bakmasın vakitlice gelsin. Ömrümüzün kalan bütün günlerinde onun yüzüne bakmaktan zevk alacağız zaten. Takılsın içerde, keyfine baksın.
Ben biliyorsunuz hamileliğimin başından beri çok kilo alamamıştım. Mide bulantılarım müsaade buyurmamışlardı. Bu hafta 58.4 kiloyum. 49 kilo başladığım bu güzel yolculuğu umarım oğluma giden birkaç kiloyla daha atlatabilirim. Ve fakat kapanmayan pantolonlar, olmayan etekler beni ziyadesiyle mutsuz ediyor. Hızlıca kilo verip eski kıyafetlerimin içine girebilmek istiyorum. Aman derdimi seveyim. Neticede bebek sonrası yaşamı hayal etmezsem aklımı kaçırabilirim.
Bebekten sonraki yaşamın ne kadar güzel, dolu dolu olduğunu önce @denizdeninciler ile fark ettim. Sonra da Aslı ile. Hem Leyla, hem Rüzgâr annelerinin ve babalarının hayatını hınca hınç doldurmasına rağmen ne kadar keyifli hale getirmişti. Her toplanmanız bu uzak kaldığım küçük yerde gıptayla izlemem neden oluyor. Ve diyorum oğlum bir doğsun en az ayda bir ben giderim güzel Kadıköy’üme. Henüz tanışamadığım diğer Kadıköy anneleriyle olmaya. Buradaki bize benzer grupları inceledim, takip ettim ama hiçbiri bu platform kadar samimi gelmedi. Hiç tanışmadığım arkadaşlarım hepinizi özlüyorum. Bana bebekten sonrası için güç vermeye devam edin lütfen. İzinize basa basa güzelleşecek bir ebeveynlik hayatı bizi bekliyor. Minnettarım şimdiden.
Yolculuk sürüyor. Az kalmış olması endişelendirse dahi mutluyum. Heyecan dorukta. Zafer’den öncesi ve Zafer’den sonrası kalbimin dolu dolu atmasını sağlıyor. Her şey çok güzel olacak. Şimdi zor geçiyor günlerimiz ama olsun varsın. Ee ne demişler: “Zafer’e giden yolda çekilen çile mubahtır.”
Bana mail atmak isterseniz aspurcegizem@gmail.com belki paylaşmak istedikleriniz olur. Ne hoş olur. Öpüldünüz.
[author title=”Aspurçe Gizem Koçak” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/10/ka_foto_aspurce.jpg”]Zafer Artu‘ya hamile. 28 yaşında bir çöl ahusu. Mersinli baba Amasyalı anneden olma, Çorum doğumlu, gençliğini Diyarbakır, Erzincan, Malatya’da geçirmiş çok memlekete ait bir kadın. Kırıkkale Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı bitirdi. Çok uzun yıllardır blog yazıyor. Kişisel blogunda hayatını, endişelerini, yazmaya devam ediyor. 2011 yılından beri özel kurumlarda öğretmenlik yapıyor. Cinsiyetçilik yapan medya unsurlarına takıntılı olduğu için 3 arkadaşıyla beraber cinsiyetçi medya takip sitesi www.cinsomedya.org‘u kurdu. 2 kedisi 1 köpeği var. 2015 Eylül’de sürpriz bebeğinin babası ile evlendi.[/author]