Şarkının dediği gibi; nasıl anlatsam, nerden başlasam?
İlk annelik günlerimde beni en çok yoran şey şüphesiz 2 saatte bir derin uykunun kollarına varamadan uyanmak olmuştu. Sonrasında oğlumun kolik bir bebek olması ile uzuuuunnn bir süre uyku nedir unuttum. Uyku sorunları hafiflediğinde ise bu sefer ben uykuya dalma problemleri yaşadım. Şimdi ise uyumak için zamanım yok.
“Uyku göze akıl başa, uyusunda büyüsün, bizim uykumuz senin olsun” derdi de büyükler neden derlerdi bu lafları? “Uyu da bi kendime geleyim oğlum, uyu!” diye az söylenmedim ben. Günlerce evin içinde bir aşağı bir yukarı kucakta hoplatma turları sonucunda kucakçı bir bebeğimiz olmuştu evet ama elbet uyuyacaktı değil mi bu velet? Peki nasıl uyuyacaktı? (İlk 3 ay kolikti ve süt allerjisi vardı. Kolik zamanlarını daha önce anlatmıştım.
“Ben yeni doğana değil yeni anne olana acırım”.
Hayatımızda hiç bilmediğimiz bir yola girmişizdir ve ne okulu ne diploması vardır bu işin. Büyükler çoktan ya unutmuşlardır o günleri ya da verdikleri nasihatlar sizin aklınıza yatmaz bir türlü. Okursunuz ordan burdan, sorarsınız ona buna, sizinki nasıl uyurdu diye… Ben de okudum, okudum ve sordum, sordum. Uyumayı şiddetle reddeden ya da kitabı deyimle; “Kendini sakinleştirmeyi beceremeyen ve bana bağımlı olan oğluma, kendine güvenip bir yetişkin gibi yatağa koyar koymaz uyumayı” nasıl öğretecektim?
İlk uykuya dalması için saatler boyu atılan voltalar, tekrar uyutmak için gecede 4-5 kere uyanmanın dayanılmaz ağırlığı ile en sonunda pes ettim. Yapılacak en doğru hareketin bir uyku eğitmenine gitmek olduğuna karar verdim. Eşime bu kararımı kabul ettirmem oldukça uzun sürdü. O, bu yöntemlerin herhangi birini desteklemediği gibi benim nasıl bu işe inandığıma inanamıyordu. Ama o kadar yorgun ve çaresizdim ki en sonunda ikna ettim ve bir randevu aldık.
Oğlumu gören eğitmen bebeğimizin oldukça aktif ve sosyal olduğunu, uyku eğitimi süresince bizi zorlayabileceğini söyledi. Bebeklerin %90’ı bu eğitime uyum sağlardı ama istisnalar da vardı tabii. Dersimizi dinledik ve eve gittik. “Kontrollü ağlatma” yöntemini uygulayacağımız için hem heyecanlı hem stresliydim. Bu arada oğlum 7,5 aylıktı.
O gece ne denildiyse harfiyen yaptık, notlar aldık ve bekledik. Tahmin ettiğimiz gibi sıkı bir direnişle karşılaştık. Eşim sessizce izliyor ve destek oluyordu. Devam eden günler oldukça zorlayıcıydı. Genelde bebekler 3.- 4. geceden sonra bu eğitimi kabul ediyor ve uykuya geçiyorlardı. Eğitim 2 haftalık bir süreydi. Bu sırada gündüz uykularını da aynı yöntemle yaptırmanız gerekiyordu. 2. haftanın sonuna yaklaşırken hiçbir ilerleme kaydedememiştik. Bir iki gece oğlumuzun yorgunluktan sızdığını söyleyebilirim, oldukça sinirliydi. Eğitmenimiz süreyi 1 hafta daha uzatmayı önerdi, bu sırada eşim söylenmeye başlamıştı. Bu yaptığımızın doğru olmadığını oğlumuzun zaten zor bir yenidoğan dönemi geçirdiğini, bu kadar ağlatmanın bilinç altında iyi duygular bırakmayacağını tekrarlıyordu. Fikir ayrılığı yaşıyorduk. Annem; “Al ayağına salla, ne ağlatıyorsun.” diyor, kayınvalidem; “Sok koynuna uyu, sevgiden zarar gelmez.” diyordu. Babam; “Kızım bu kadar çok ağlatılmaz bebek, büyümez, kim kafanı karıştırıyor?” diye soruyordu. Bu arada uyku eğitmenine gittiğimi bilen yeni bebek sahibi olan arkadaşlarım da merak içindeydiler…Ben ise sadece deliksiz uyumak istiyordum.
Üçüncü haftada oğluma haksızlık ettiğimi düşünmeye başladım. Bu kadar çok zorlamak doğru muydu? Konuşamadığı için ne hissettiğini bilmiyordum ki. Ya aramızda bir güven problemi oluşursa ne olacaktı? O sırada eşim isyan bayrağını çekti. Telefonda konuştuğumuz eğitmenimiz “Daha fazla zorlamayalım, bir süre unutsun, 12 aylıkken yöntemi tekrar deneyebilirsiniz nasılsa öğrendiniz” dedi. Başladığımız yere geri dönmüştük, yüzüp yüzüp kıyıya vurmuştuk sanki…Hüsran içindeydim. Sanki bütün gözlerin “Yaaaaa biz sana demiştik!” der gibi üstümde olduğunu hissediyordum.
Peki ne mi oldu? O ayki doktor kontrolünde oğlumun boyunun hiç uzamadığını ve hiç kilo almadığını gördük. Odukça üzüldüm. 9. ayda bayrağı indirdim ve ilk önce saat 04:30’da oğlumu yanıma almaya başladım. Oğlum ise bu saati gittikçe öne çekti. İyi haber; sabahları daha geç kalkar ve deliksiz uyur olmuştu. En azından dinlenmiş bir şekilde uyanabiliyordum.
18 aylıkken doğduğu evden taşındık, yeni odasında yatmayı istemedi. Geceleri uyanıp etrafı gösterip şiddetle ağlıyordu. Yeni eve taşınma, küçük çocuklar için oldukça travmatik ve güven sarsıcı bir durummuş, biz de bu alışma sürecinde yanımızda yatma isteğine karşı koymadık. Ara ara yatağında yatırma, yatağında dört büklüm yatarken her yerim tutulmuş ve üşüyerek kalkma, yerlerde uyuyakalma deneyimlerimden sonra bir gece oğlum 26 aylıkken bana şöyle söyledi.
“Anne ben gece uyan. Karanlıkta bak. Anneee anneee! Anne yok. Seni çok özle. Ben seninle yatmayı sev. “
Duygularını bu kadar net ifade eden bir çocuğa siz olsanız ne yapardınız?
Anneliğin ilk yılında önüme ne çıktıysa okudum. Bir gün tüm o kitapları çöpe attım, by by google, by by çok bilmiş tv, by by Mr.Proffesor bilmem kim. Bir sürü akıl veren ses beni rahatsız ediyordu artık. Her çocuk farklıydı ve benim çocuğumu tanımadan, yüzyüze görmeden, onunla vakit geçirmeden neler diyordu bu insanlar?
Bir bebek doğduğunda bir anne de doğuyor. Bence en büyük kitap, klavuz ne derseniz deyin o şey, sizin anne yüreğiniz. Ben onu ve kendi çocuğumu okumayı seçtim.
Ve ben, her zaman gerçeği ve yalnızca gerçeği anlatacağım…
[author title=”Tuba Şamlı Atilla” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/01/ka-310115-2.jpg”]1978 Ankara doğumlu. 1987’den beri Kadıköy’lü. İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Resim Bölümü ve Mimar Sinan Üniversitesi, Grafik Tasarım Bölümü mezunu. 12 yıl boyunca reklam sektöründe, uluslararası ajanslarda Sanat Yönetmenliği ve Yaratıcı Yönetmenlik yaptı. 2012 yılında oğlu Bilgehan’ın doğumuyla birlikte hayatının en yaratıcı dönemine adım atmış oldu. Serbest illüstratör ve grafik tasarımcı olarak çalışmanın yanısıra aletli dalış ve pilates sporlarıyla ilgileniyor. Eşi Ansen, oğulları Bilgehan ve Uluhan, kedileri Tatlış ile Toprak ve onlarca bitkisiyle İstanbul- Kadıköy’de yaşamakta.[/author]
Merhaba Ayşegül:)
Çok teşekkür ederim. Etrafımda bebeklerine uyku eğitimi veren ve deliksiz uyuyan arkadaşlarım var. Onlara ve bebeklerine tebessümle bakıyorum hala, ama dönüp de kendi halime vahlanmıyorum. Her bebeğin dünya ile ilişkisi farklı saygı duyarak zaman tanımanın iyi olduğunu düşünüyorum. Yazıyı okuyanlar “peki ne oldu ” diye merak etmişler. Oğlum şu an 33 aylık ve kendiliğinden durumu sorgulamaya başladı. Son 10 gündür “Kendi yatağımda yatacağım…” diyor ama gece yarısı uyanıp yanıma geliyor. “Biraz orada biraz seninle” diyerek dengeliyor durumunu. Acelemiz yok bu günleri çok özleyeceğiz değil mi? Sana ve bebeğine kucak dolusu sevgiler doya doya hayatı yaşamanız dileğiyle. :)Tuba
Merhaba Tuba bana çok iyi gelen bi yazı yazmışsın çünkü 14 aylık oğlum kolik bir bebek değildi ama doğduğunda 1+1 evde yaşıyorduk yanımızda yatıyordu. Bir heves taşındık odasını kurduk ama tabii ki fayda etmedi . Odaya ne zaman yatırsam on dakka da bir uyanmaya başladı . Biz de vazgeçip yeniden yanımızda yatırmaya başladık. Uyku eğitimi konusunda gidip gidip geldim sürekli ama hiç cesaret edemedim. Etrafımda uygulayan arkadaşlarım var bebekleri de gayet sağlıklı gelişiyor o yüzden tü kaka diyemiyorum uyku eğitimine. bu noktada bebekten bebeğe değişen bir şey işte tıpkı diğer herşey gibi .. Mama – meme durumları – ek gıdayı alma almama- yaptıklarına hayır deme dememe ve bunun gibi .. Senin yazdığın bu yazı hepsine bir cevap bence.
Ve yazıyı bitiirişin esas gerçeğimizi yüzümüze vurmuş : bir mahkeme salonda anneliğimiZi savunmak durumundayız gibi 🙂 herkesin çok fikri bu fikirlerin çoğunun ucu sivri okları var ne yazık ki ! Ama hayatta böyle zaten o yüzden gerçeği anlatmak için en doğru yere gelmişsin 🙂 oğlunla sıcacık uykular dilerim- sevgiler