Çocuk Kitapları Yazarı Gökçe Gökçeer İle 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü Şerefine

Sevgili Kadıköy Anneleri merhaba,

Yazılarımı düzenli takip ediyorsanız sokak hayvanları konusundaki hassasiyetimi de biliyorsunuzdur. Kadıköy’de yaşayan bizler aslında bu konuda çok şanslıyız. Belediyemiz ve tabii ki de semtimizde yaşayan birçok insan bu konuda çok duyarlı. Pek çok insan sokak hayvanları için gönüllü çalışıyor. Geçen sene 4 Ekim Hayvanlarıka29092016-5 Koruma Günü nedeniyle sizi bu güzel insanlardan biriyle, mahallemizin meleği Mine Vural ile tanıştırmıştım. Onunla yaptığım röportajı buradan okuyabilirsiniz. O ve onun gibi pek çok insan sayesinde çocuklarımız sokak hayvanlarıyla içi içe yaşıyor, onlarla arkadaşlık yapıyorlar. Örneğin benim oğlum için Moda Parkı’nın köpekleri Mars’ın ve Karabaş’ın yeri başka. Daha dün Karabaş’a öyle bir sarıldı ki görmeliydiniz. Karabaş yeni öykü kitabım olan “Park Canavarı”nda Kara adıyla yerini alırken mahallemizin efsane köpeği Bonbon çoktan Tilki Toni serimde Kuli olarak çocuklarla buluştu. Geçen yıl üzücü bir kazayla aramızdan ayrılan Tarçın ise “O Benim En İyi Dostum” adlı öykümle yayın evimin 10. yıl kitabında kendine yer buldu. Çocuklarımızın sokak hayvanlarıyla yaşamı paylaşmaları kadar, hayvanları konu alan sanat eserleriyle de buluşmaları, onlarda farkındalık yaratmak adına çok önemli. Bu nedenle bu 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’nde sizi “Pöti- Bir Barınak Köpeğinin Öyküsü” ve “Pöti ve Dede – Bir Dostluk Öyküsü” kitaplarının yazarı Sevgili Gökçe Gökçeer ile tanıştırmak istiyorum. Haydi, gelin onu kendi ağzından tanıyalım ve kitaplarının öyküsünü ondan dinleyelim. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.

ka29092016-8H.G.: Gökçe Hanım merhaba, öncelikle sizi tanımak isteriz. Kadıköy Anneleri’ne  kısaca kendinizden bahseder misiniz?

G.G.: Uzun zamandır İstanbul’da yaşayan bir Ankaralıyım. Hacettepe Üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum. Kitaplarla aram her zaman çok iyi oldu. Özellikle de çocuk kitaplarıyla… Büyüdüğümde de bu pek değişmedi ve çocukluğumdan beri sakladığım kitaplara ek olarak sevdiğim birçok kitabı almaya, kitaplığıma eklemeye başladım. 2000’lerin başında yolum yayıncılıkla kesişti ve uzun yıllar düzeltmenlik yaptım. Çocuk kitapları editörlüğü ise hemen ardından geldi. Sonra çocuk kitapları hakkında tanıtım ve eleştiri yazıları yazmaya başladım, derken… Bir de çocuk kitabı yazarken buldum kendimi.

H.G.: Kitaplarınızdaki Pöti, gerçek bir kahraman. Onunla nasıl tanıştınız? Onunla yaşadıklarınızı bir çocuk kitabına dönüştürmek fikri nasıl doğdu, Pöti nasıl bir kitap kahramanı oldu?

G.G.: Pöti, yakın bir dostumun köpeği. O dönem onunla birlikte yaşıyorduk. Barınaktan köpek evlat edinmeyeka29092016-3 karar verdi ve Pöti’yi seçti. Dolayısıyla birlikte yaşadık bir dönem. Önce mesafeliydik birbirimize ama daha sonra adeta bir aşk doğdu aramızda. Bir köpeği bu kadar sevebileceğimi hiç düşünmemiştim. Üstelik Pöti çok farklı bir köpekti. Sevgisini belli edemezdi ama çok duygusaldı. Bu beni çok etkiledi. Bir barınak köpeği olmasının yanı sıra ilginç karakter özellikleri de onu önce benim gözümde bir kahraman haline getirdi. Sonra, tüm çocukların onu tanımasını istedim.

H.G.: Kitabınızı ilk okuduğumda, yıllardır çocuklara barınakları anlatmaya çalışan bir eğitimci olarak öylesine mutlu oldum ki. Çünkü kitabınız Pöti’yi tanıtırken aynı zamanda da petshop’lar yerine barınaklardan ve sokaktan hayvan evlat edinilebileceğini vurgulayarak çocuklarımızla birlikte sadece hayvanları beslemek için de barınaklara gidebileceğinizi hatırlatıyor. Bunun önemini bir de sizin ağzınızdan aktarmak isterim. Neden hayvan çiftlikleri ve ya petshoplar yerine barınaklardan köpek sahiplenmeliyiz?

ka29092016-2G.G.: Petshop’lardan hayvan satın almak, onların yaşam hakkını en baştan yok etmek demek. Hemen hepsinin bavullar içinde yurtdışından getirtildiği biliniyor. Veya damızlık zavallı bir anneye, ölümü pahasına sürekli doğum yaptırılıyor. Neden? İnsanlar safkan ırk köpek satın alsınlar diye. Yurtdışından getirilen yavru hayvanların çoğu zaten yolda ölüyor. Ölmediyse, kafeslerde bakımsızlıktan hastalanıyor. Ya kafeste ölüyor, ya satın alan ailenin elinde… Yaşayanlar da oluyor elbet. Ama, bu istisnalar gerçeği değiştirmiyor ne yazık ki. Petshop’tan hayvan satın alan ailelerin çoğu bu konuda son derece bilinçsiz ve hayvan besleme konusunda da genelde başarısız oluyorlar. Hayvanların satılık olmadığını düşünemeyen insanların, o hayvanlara iyi bakabildiğine de pek rastlanmıyor. Bu konuda da istisnalar var biliyorum ama bu da, yine, gerçeği değiştirmiyor. Barınakta sokak köpekleri dışında sokağa atılmış yüzlerce değerli ırk köpek var. Neden orada olduklarının cevabı ise net. Ya satılamadıkları için satıcılar tarafından ya da satın alınıp bir süre sonra sorumsuz aileler tarafından sokağa atılıyorlar. Tatile gidiyoruz, bebeğimiz oldu, bakmak çok zor geldi, çiş yapıyor, havlıyor, alerjimiz var… Bunlar bir köpeği sokağa atmak için en yaygın bahaneler. Barınaklarda sahiplenilmeyi bekleyen binlerce köpek var. Hepsi de çok güzel. Safkan ırk almak gibi bir takıntısı olanlara da şunu söyleyeyim: Barınaklarda istemediğiniz kadar safkan köpek bulabilirsiniz.

ka29092016-7
Photo credit: Latife Tunç

H.G.: Pek çok insan barınaklardan haberdar olsa bile buradaki köpeklerin sorunlu olabileceği düşüncesiyle barınaklardan köpek sahiplenmek istemeye biliyor. Bir de cins köpek ve sokak köpeği meselesi var. Bu konularda ne düşünüyorsunuz?

G.G.: Az önce de belirttiğim gibi, insanlar bu konuda tuhaf bir takıntı içinde. Yani safkan bir köpekle olmayan arasında ne fark olabilir? Bu soruyu ‘sevgi’yi merkez alarak soruyorum. Ayrıca, belki şaşıracaksınız ama, kırma köpekler ve tabii sokak köpekleri, safkan ırklara göre çok daha dayanıklı ve sağlıklıdır. Bu konuyla biraz yakından ilgilenenler bilir ki, safkan ırkların kalıtsal hastalıkları daha yaygındır ve zor şartlara pek dayanıklı değildirler. Sokak köpeklerinin her tür zor şartta nasıl ayakta kalabildiğini zannediyoruz ki?

ka29092016-4H.G.: Pöti’den sonra bir de Dede ile tanıştık. Bize biraz Dede’den de bahseder misiniz? Dede’nin ardından serinin devamı gelecek mi?

G.G.: Dede, Pöti’nin ev arkadaşı. Çok farklı karakterde, ama o da şahane bir köpek. Bir avcının sokağa attığı, ölmek üzereyken kurtarılan, son derece duygusal ve muhteşem bir hayvan. İkinci kitapta ona yer vermek istedim. Üçüncü kitapta ise bambaşka bir sürpriz var. Pek yakında!

H.G.: Siz de bir annesiniz. Evde bir bebek ve iki köpek kulağa çok hoş geliyor. Köpeklerle beraber bebek büyütmek nasıl? Bunu yaşamak isteyen annelere neler söylemek istersiniz?

G.G.: Pöti ve Dede’yle birlikte yaşamıyorum. Ama sık sık bize gidip geliyorlar. Ben uzun yıllar kedi besledim. Oka29092016-6 öldükten bir süre sonra hayatıma Pöti girdi. Başka bir köpeği almaya fırsatım olmadı. O dönem hamile kaldığım için eve köpek almadım. Bir zararı olacağından değil, yanlış anlaşılmasın. Bana yardımcı olacak kimse olmadığı için! Şu anda da bebeğimi kendim, tek başıma büyüttüğüm için bir köpeğin sorumluluğunu almam çok zor. Ama kızım üç yaşında geldiğinde, mutlaka bir hayvan besleyeceğim. Aksini düşünemiyorum.

H.G.: Bildiğim kadarıyla Egoist Okur ve Bir Dolap Kitap’ta da zaman zaman çocuk edebiyatı yazıları yazıyor, kitap tanıtımları yapıyorsunuz. Sizce nitelikli bir çocuk edebiyatı yapıtı nasıl olmalı? Siz köşeniz ve bebeğiniz için kitap seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

ka29092016-1G.G.: Bu sitelerde de yazdım, evet. Ama şu sıralar yoğunluğum nedeniyle daha çok Atlas Çocuk ve İyi Kitap’ta yazıyorum. Nitelikli bir çocuk edebiyatı yapıtı, her şeyden önce çocuğun zihninde bir farklılık yaratmalı. Ama bunu didaktik ve sıkıcı olmadan başarmalı. Ben kitap seçerken daha çok hayvan odaklı hikayeleri tercih ediyorum. Bu konuda da bazı kriterlerim var. Bunu insanlar garip bulsa da, hayvan hikayelerinin kesinlikle sirk, hayvanat bahçesi, yunus parkı gibi hayvanların esaret altında yaşamasına sebep olan yerlerde geçmemesi gerekiyor. Çoğu yazar ve yayıncı, kitapların çocuklara bilinçaltı mesajlar verdiğinin farkında değil ne yazık ki. Kim ne derse desin, bunu önemsiyorum. Bunun dışında, mizah anlayışı da benim için önemli. Çocuklar kitap okurken eğlenmeli.

H.G.: Son olarak sizden küçük kitap kurtları için öneriler bekliyoruz. Bu sıralar “çocuklarınızın mutlaka okuması gereken kitaplar” listeleri etrafta dolaşıyor 🙂 Sizin favori çocuk kitaplarınız hangileri?

G.G.: Sevdiğim çocuk kitaplarını blog’um Bitmeyen Kitaplar’da ve sosyal medya hesaplarımda paylaşıyorum. Sonka29092016 dönemde çok sevdiğim birkaç kitabın adını vermek gerekirse hemen sayayım.

3-7 yaşla başlayalım… Ben Cort’un çizimlerini yaptığı Underpants serisi, Beta Kids tarafından Türkçe’ye çevrildi. Bence harika bir iş yaptılar. Bunun dışındaMutlu Tavşanlar, Redhouse Kidz’den çıkan ve son dönemde okuduğum en güzel kitaplardan biri. Günışığı Kitaplığı’nın en yeni kitaplarından Öpücük Ne Renktir? de şahane. 8 yaş ve üzeri çocuklar için ise, TUDEM’den çıkan Zaman Sihirbazı ve İmdat! Çıkarın Beni Buradan’ı ve Kelime Yayınları’ndan çıkanOkumayı Çok Seven Fare ve Bir Dostluk Öyküsü’nü  şiddetle öneririm.

H.G.: Gökçe Hanım bu güzel sohbetimiz için çok teşekkür ederiz. Röportajımızı okuyup altına yorum yazan 2 okurumuz çekilişle Redhouse Kidz Yayınları’ndan çıkan bu güzel kitaplarınızdan “Pöti-Bir Barınak Köpeğinin Öyküsü”nü imzalı olarak kazanacak. Kitaplar için de size ve yayın evinize ayrıca teşekkürler. İyi ki varsınız. Sevgiler,

G.G.: Ben de size çok teşekkür ediyorum.

Bu röportajın altına yorum bırakan kişiler arasından yapılacak çekilişte 2 kişiye Redhouse Kidz Yayınları’ndan çıkan “Pöti-Bir Barınak Köpeğinin Öyküsü” adlı kitap hediye edilecektir. Bunun için yorum kısmı kapanana kadar yorum bırakmanız yeterli olacaktır. Kazananları random.com üzerinden görüntülü olarak seçilip, 07 Ekim Cuma günü saat 14:00’te yorumların sonunda açıklanacak ve kendisiyle iletişime geçilecektir.  Ayrıca kazanan talihlilerimizi sosyal medya hesaplarımızdan  da açıklıyor olacağız. Herkese bol şanslar!

[author title=”Hafize Güner” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2015/01/ka_ozum_foto.jpg”]İda’nın annesi, çocuk gelişimi ve eğitimi öğretmeni, yaratıcı drama uzmanı/öğretmeni, çocuk yogası eğitmeni, drama/tiyatro ve çocuk kitapları yazarı. Şimdilerde Terakki Vakfı Okulları’nda çalışıyor. Moda’da yaşıyor. Dört kedisi, sokak köpekleri, Tilki Toni kitapları ve biricik eşiyle huzurlu ve mutlu.[/author]

Hafize Çınar Güner
Hafize Çınar Günerhttps://kadikoyanneleri.com/category/ilk-kitapligim/
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini Çocuk Gelişimi ve Eğitimi alanında yüksek lisansını ise Yaratıcı Drama alanında tamamladı. “İlköğretimde Yaratıcı Drama” ve “Eğitim İçin Tiyatro” kitapları yayımlandı. Oluşturduğu sanat ve oyun yoluyla öğrenme tasarımları pek çok konferans ve kongre programında yer aldı. Sekiz yıl önce yayımlanan ilk göz ağrısı “İyi ki Varsın Tilki Toni” adlı serisinin ardından ise şu ana kadar farklı yayınevlerinden yayınlanmış ve yayına hazırlan yirmi çocuk kitabı bulunuyor. Yirmi yılı aşkın bir süredir çocuklarla çalışıyor ve 2005 yılından bu yana Terakki Vakfı Okulları'nda yaratıcı drama ve tiyatro öğretmenliği yapıyor. Bir web sitesindeki “İlk Kitaplığım” adlı köşesinde resimli kitaplar hakkında yazılar yazıyor ve mevsimde bir defa olmak üzere Küçük Kitap Kurtları Buluşmaları düzenliyor. Yürüttüğü “Masal Yoga” atölyeleriyle kitabevleri, okullar, fuarlar, kütüphaneler ve parklarda pek çok çocuğu masallarla buluşturuyor. Okuma kültürünün yaygınlaşması adına çeşitli sosyal sorumluluk projeleri geliştiriyor ve yürütüyor. Kadıköy Belediyesi Moda Gönüllü Evi'nde mahalle eliyle açılan Moda Çocuk Kitaplığı'nın koordinatörlüğünü yapıyor. Cumhuriyet Kitap Eki’nin “Taş-Kâğıt-Makas” isimli çocuk ve gençlik edebiyatı sayfasının ardından şimdi ise Sanat Kritik’te çocuk kitaplarını yorumluyor. Eşi, oğlu ve kedileriyle birlikte Moda’da yaşıyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar