Darth Vader, Addams Ailesi bebeği, balkabağı, çilek, yarasa, kuş, hintli, kızılderili, iskelet, salyangoz ve bir prenses!
Bebekli ilk Cadılar Bayramı için fena kostüm seçimleri sayılmaz ama değil mi? Üstelik menüdeki sosisli mumyalar, vıcık vıcık solucanlar ve hayalet pancakeler de cabası! Oyulmuş balkabağından, cadı süslemelerine, örümcek şekerlerden “booo” detaylı peçetelere kadar başından sonuna hakkı verilmiş bir “Bebekli” Cadılar Bayramı nasıl olur buyrun hep birlikte bakalım.
Rüzgar’ın, babası ABD’li olan bir arkadaşının evinde düzenlenecek partiye davet edildiğimizde doğrusu çok heyecanlandım. Orada yaşadığım yıllardan beri şu yabancıların adetlerine bayılıyorum. Özellikle de şu işin ucunu hep “çocuk”ların mutluluğuna bağladıklarına. Tarım toplumu olmalarından ileri geliyor olsa gerek, güneşli güzel günlerin ve yaza ait herşeyin getirdiği teklifsiz neşenin bitmesine asla izin vermiyorlar. Havalar soğuyup kararmaya başlar başlamaz, neşeli balkabakları çıkıyor ortaya. Gerçekten de Cadılar Bayramı’nın sembolü gülen(sarkastik bir gülüş de denebilir) bir balkabağı. İçi boşaltılarak gülen bir surat şeklinde oyulan kabağı içinde bir mum yakılarak şeytani bir surat oluşturulmaya çalışılır. Partinin ev sahiplerinin bu gün için özel olarak oydukları kabak genekselin aksine yeşildi! Çeşit çeşit kabakların satıldığı Salı Pazarı’na sırf bu iş için gitmişler. Önce kalemle göz ağız ve burun kısmını çizmişler ve sap kısmında başlayarak oyup içine mum koymuşlar. Oyması bir hayli zorlu olan kabağın çekirdeklerini de ziyan etmemişler ve yağlı kağıt üzerinde fırınlayıp menüye eklemişler. Seneye siz de balkabağı oymayı denemek ister ve fakat bu iş gözünüze zor gelirse, eskilerin yaptığı gibi şalgam turpunu oyabilir böylece eğlenceyi de ıslakalamamış olursunuz.
Cadılar Bayramı, her sene 31 Ekim’de kutlanan, pagan ve sonrasında hristiyan kökleri olmasına rağmen günümüzde seküler bir kutlama halini almış, çocukların genellikle korkunç kostümler giyerek kapı kapı dolaşıp şeker, meyve ve diğer hediyeleri topladığı bir bayram. Belli başlı Batı dünyası ülkelerinde, özellikle de Amerika’da oldukça büyük ve görkemli bir festival olan Cadılar Bayramı kutlamaları arasında maskeli balolar, korku filmi seansları ve perili olduğuna inanılan evlere düzenlenen geziler sayılabilir. Amerikan kültürünün etkisiyle diğer Batılı ülkelerde de yaygınlaşan bu bayramın popülaritesi Türkiye gibi ülkeleri de etkilemiş olacak ki bu yıl facebook hesabım üzerinden 4 farklı köstüm partisi daveti aldım! Aslında Amerika’ya yerleşen ilk kolonilerde -pek çok bayram gibi- Cadılar Bayramı da yasaklanmış. Bununla birlikte 1800’lü yıllarda, Cadılar Bayramı’ndan öğeler taşıyan bir “hasat bayramı” kutlanmaya başlanmış. 19. yüzyılda başta İrlandalılar olmak üzere Britanya’dan Amerika’ya göçen çok sayıdaki göçmen Cadılar Bayramı kostümlerini beraberlerinde getirmişler ve böylece Cadılar bayramı ABD’deki başlıca çocuk bayramlarından biri haline gelmiş. Zaten bu bayramın en çok da bu yönünü seviyorum.!
Çocuklar korkunç kıyafetler giyerek kapı kapı gezerek ve ev sahiplerine “Şaka mı, şeker mi?” diye sorarlar. Ev sahibi “Şaka!” derse çeşitli muziplikler yaparlar. Büyükler çocuklara şekerleme ikram ederler veya harçlık verirler. Her ne kadar en yaygın olarak tüketilen şekerleme elma şekeri olarak bilinse de oradayken çocukların kiloluk çuvallarından çıkan çikolata-şekerlemeler gayet de bildiğimiz kitkat, m&m, crunch, milkyway, snickerslardı. Bu uygulamanın kökeni geçmişte Britanya’da yoksulların kapı kapı dolaşarak “ruh keki” toplaması geleneğine dayanmaktaymış. Bizim bebekler 6,5 aylık ile 10,5 aylık arası değiştiği için bu senelik bu geleneği es geçtik. Ancak ileriki yıllarda 31 Ekim akşamları Moda sakinlerinin kapılarını çalıp şeker toplamaya çalışan yakaşık 15 kişilik çeteyi görürseniz sakın ha şaşırmayın!
Bilindiği üzere yetişkinler de genellikle Cadılar Bayramı’na en yakın hafta sonunda kıyafet baloları düzenlerler. Bu partilerde misafirler cadı, hayalet veya korku filmi karakteri gibi korkunç kostümler giyerler. Bizimki daha çok bebek odaklı bir parti olduğundan büyüklerden kıyafet giyen pek olmadı. Ama eskileri karıştırıken bulduğum hemşire kostümünü giymeden edemedim 🙂 E hamilelikte aldığım 18 kilonun tamamını vermiş olmamın keyfiyle de 7-8 yıl öncesinden kalan bu köstümün içine girebilme zevki paha biçilmezdi! Benim dışımda büyüklerden bir arkadaşımız 80’ler olmuştu(aslında normalde de böyle giyiniyormuş :)), eşimle kına gecemizden kalan külhanbeyi fesini de ev sahibi Amerikalı babaya taktık oldu bitti! Salyangoz bebeğin annesi babası bulut, annesi de yağmur olmuştu, üstelik üçünün kıyafeti de tamamen evdeki malzemelerden yapılmıştı. Pipetlere koli bandı sarılıp bebek şapkasına dikilip anten olmuş, zıbın çorabın üstüne giyilmiş, alt değiştirme örtüsü burularak, dürülerek, sarılarak, bantlanarak da salgangoz evi olmuştu. Yaratıcılığın sınırlarını zorlayan bu aileye partide kullandığımız yeşil İrlanda cini şapkasını çıkartıyoruz:)
Menüde bebekler unutulmamıştı elbette. Sezon sebzeleri; balkabağı, yer elması ve tatlı patates, yine sezon meyvelerinden ayva ve armut haşlanıp tarçınlanarak minik gurmelerin beğenisine sunulmuştu. Bunların yanında yemek savaşlarına(!) sebebiyet veren tam buğday unlu “finger food”tan bahsetmemek olmaz. İskelet bebeğin annesinin resmen günü kurtaran bu efes atıştırmalığı sadece elma, muz, tam buğday ununu fırında pişirip, soğuduktan sonra üstlerine pekmez sürerek elde etmiş olduğuna inanmak çok güç! Yakında sayfada açacağımız ek besin bölümünün popüler tarifi bu olacağından hiç şüphemiz yok. Sarma, cheesecake(kızılderili bebek annesinin Moda’nın seçkin cafelerine de verdiği, eşimin 7 dilim yiyip akşamında fenalık geçirdiği, yemeyeni bin pişman ettiren tarif), balkabaklı kurabiye(evsahibi babanın gizemli karışımı), geleneksel balkabaklı turta(elbette!), patlamış mısır, cips, şekerleme, bonibon, tatlı-tuzlu kurabiyeler de parti masamızı süsledi. Büyük bir incelikle o güne özel hazırlanan hatıra magnetleri ise bir sonraki yıla kadar buzdolabımızı süsleyecek.
Oldukça kalabalık olan parti evde düzenlendiğinden ve herkesin ayakkabısını muhafaza edecek yer olmadığından çare herkese galoş dağıtmakta bulunmuştu, bu da oldukça pratik bir çözümdü. Yalnız bir benim 8 adet yediğim mumya sosislere çare bulunamazdı çünkü nefisstiler! Prenses kızın annesi zaten o gün döktüreceğinin sinyallerini daha önce buradaki ve buradaki yazılarından vermişti. Oylama usulü, kaşıkla yemeli votkalı iğrenç solucanlar, mumya sosisler, hayalet pancakeler ve fazla “ürkünç” Halloween özel tarifleri sıradan partilerinizi eğlenceli hale getirmek amacıyla günlük hayatta da yapmayı denemek isteyebilirsiniz.
9,5 aylık oğlum Rüzgar tabii ki babasını üzmedi ve Darth Vader kostümüyle partide boy gösterdi. Haha tabi aslında bu hoş bir tesadüf çünkü o kostümü de partiye gelemeyen başka bir bebek arkadaşından ödünç aldık. Neyseki bebekler pişti olmadı 🙂 Ev sahibi bebeğimiz muhteşem örgü balkabağı şapkası ve süveteriyle bayramın sembolü turuncu ve yeşil renklere bürünmüştü. Kızılderili şapkasıyla esmer bebeğimiz günün en renkli ismiydi. Narin kızlarımızdan Hintli bebeğin kaşlarının ortasına kırmızı göz kalemiyle nokta kondurulmuş, kuş kostümü ve prenses kostümleriyle diğerleri de gönüllerde taht kazanmıştı. Hele bir çilek kız vardı ki, tam yemelik! 22 aylık yarasa kostümü giymiş bir de abimiz vardı ki, sanırız partinin tadını en çok o çıkarttı. Günün anlam ve önemine en uygun kostümüyle iskelet bebek, göz kaleminden bıyıkları ve egzantrik tulumuyla Addams Ailesi bebeğinin mimikleri bizi bizden aldı.
Bebekli İlk “Cadılar Bayramı” Nasıl Olur? başlıklı çalışmamız burada son buluyor. Aşağıdaki fotoğraf albümünden bebeklerin bu müthiş eğlenceli kostümlerini, menüyü ve evde bir Halloween ambiyansı nasıl olur görebilirsiniz! Keyifli dakikalar dileriz 🙂
[author title=”Aslı Altınok Erdal” image=”https://kadikoyanneleri.com/wp-content/uploads/2016/05/ka_asli_foto.jpg”]1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı(Nam-ı diğer “Muhtar Anne”), 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektöründe 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri’ni kurdu. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık sektöründe pazarlama işi, Kadıköy Anneleri, İFSAK bünyesindeki 4 Mevsim Büyükada, Şiirden Fotoğrafa İstanbul, Yansıyan Kadınlar belgesel fotoğrafçılık projeleri ve aile hayatı dörtgeninde hayatta kalma mücadelesi veriyor.[/author]
[gmedia id=16]