Yeni Anneleri Çileden Çıkaran Klişeler

Kendim gibi yeni anne olan diğer kadınlarla (Kadıköy anneleriyle) tanıştığımda hepimizi kahkahalara boğan muhabbetlerden biri de (elbette kaka sohbetlerinden sonra) bizi çileden çıkaran bazı klişeler olmuştu. Hepimizin bu konuda anlatacak bir anısı vardı. Yeni anneleri çileden çıkaran klişeler hepimiz için aslında hepimiz için geçerliydi. Biz de “Annelik Günlükleri” bölümünde bunları mutlaka yazmalıyız dedik.

Bu klişelerin en başında “Aman tadını çıkar, zaman çok çabuk ilerliyor” geliyordu. Bir kere yeni bir anne için zamanın çok çabuk ilerlemediğini, özellikle de ilk 12 haftanın bir ömür gibi geçtiğini herkes bilir. Bir de her şeyin bir kaosa dönüştüğü o alışma döneminin “tadını çıkarmak” zorunda kalmamıza, aman bir şey mi kaçırıyorum stresine girmemize gerek yok. Hem inanır mısınız bazen “tadını çıkarmaya” vaktimiz yok!

Yeni Anneleri Çileden Çıkaran Klişeler

Keşke otursa, emeklese, yemek yese, kaşığı tutsa vs. diye samimi duygularımızı ifade ettiğimizde bize verilen basmakalıp “Bu günleri çok arayacaksın”. Bu yanıt da aynı şekilde sinir bozan bir klişeydi. Evet, belki 65 yaşına geldiğimde, çoktan sahil kasabasına yerleşip tüm günü kitap okuyarak geçirmeye başladığımda “Ah ne tatlıydı bebeğim” diyeceğim ama şimdi sadece sırtüstü yatar duran bir bebekle evde tüm gün yapacak bir şeyler ararken (çünkü bebeğe doğduğu andan beri eğitici aktiviteler sunmalıyız değil mi ya?), şu savunmasız varlığın tek besin kaynağıyken, bir sonraki aşamanın gelmesini istemek suç mu? Hem zaten zor geçen şu yorucu günleri ileride çok arayacaksam işimiz iş demektir!

Bir diğer klişeler zinciri ise bebek ve anne beslenmesiyle ilgili: “X-Y-Z besinleri süt yapıyor”, “Meme alıyor mu?”, “Sezaryen olmasaydın kilo verirdin”, “Emzirmek kilo verdiriyor” vs. türünden yeni annelerin hislerine karşı duyarsız bir dizi tavsiye ve düşünce. Bebek beslenmesine dair genelgeçer pek çok fikrin herkes tarafından bilindiği günümüzde, yoldan geçen yabancının bile kendini bu konularda tavsiye vermek zorunda hissetmesi, belki de emzirmeye veya kilosuyla boğuşan yeni anneleri çileden çıkarıyor.

İkinci ne zaman?

Diğer klişeler ise bebeğe karşı davranışlara dair tavsiyelerden oluşuyor ve bu tavsiyeler genelde iki kutuplu. “Aman kucağına alma, alışır” ve “Kucağına alsana ağlıyor” bu ikililerin en başında geliyor ve özellikle de mahalleli teyzeleri en çok ilgilendiren konulardan biri. Çoğumuz, “Teyzecim merak etme, ben annesiyim, ben de duyuyorum ağladığını ama bebek işte” deyip geçmek istiyoruz ama genelde kendimizi 5-10 dakikalık bir nasihat tufanında buluyoruz. Buna benzer diğer klişe bir soru da “Niye ağlıyor, bir sıkıntısı mı var?” ki bu sorunun doğru cevabını bilen bir anne varsa onu buradan selamlıyorum. Bir de “İkinci ne zaman?” sorusu var  ama ona hiç girmeyeceğim.

Yanlış anlaşılmasın, kimsenin bu klişeleri kötü niyetle dile getirdiğini düşünmüyorum. Hatta bazen pek çok insan bunları moral olsun diye de söylüyor. Yine de bazen yeni annelerin her şeyden önce dürüstlüğe ihtiyacı olduğu kanısındayım. Etrafımızda sürekli hamilelik ve bebek bakımı tozpembe bir rüya kıvamında anlatılırken, birilerinin de çıkıp bu süreçlerin zorluğundan bahsetmesi gerekiyor.

Yeni bir bebekle vakit geçirmek çoğu zaman 24 saat keyif almak, sallanan bir koltukta, kollarımızla bebekle, huşu içinde dışarı bakarak zen moduna geçmek demek değil. Hatta günde belki de 10-12 kez emzirilen bebeğin her seferinde gözlerinin içine bakıp derin bir temas kurmak demek hiç değil. Çoğu zaman yeni annelik, bir elinde bebek, diğer elinde kakalı bezle, bebeğin kakayı ellemesini engellerken aynı zamanda banyoya koşup suyun sıcaklığını ayarlamak demek. “Nasıl olur da benim uykum varken sen bu kadar enerjiksin küçük insan!” diye bağırmak istemek, uzun süren emzirme seanslarında sıkıntıdan bir elinde cep telefonu, başparmakların nasırlaşana kadar geyik yaparak deşarj olmak, gece en sonunda uykuya daldığında tam “Ne güzel melek gibi” derken kıpırdanmaya başladığında arkana bakmadan odadan kaçmak istemek, evde bebekle otururken “Bir şey mi kaçırıyorum acaba” hissine kapılmak demek.

Merak etme, geçecek…

Elbette 24 saatin hepsi böyle karmaşa dolu değil; elbette duyguların yoğunlaştığı, inanılmaz mutlu hissedilen pek çok an oluyor. Hatta haftalar ilerledikçe alınan keyif katlanarak artıyor. Elbette herşeye rağmen annelik inanılmaz bir deneyim. Fakat çoğu zaman da kafalarımız karışık, her şey dağınık ve yorgunuz. Sokaktan geçen iyi niyetli yabancı, aile büyükleri ve sosyal medyada “Her şeyi çözmüş” bir dizi anne… Bazen verdikleri tavsiyelerle, önümüze koydukları örneklerle, basmakalıp laflarıyla bizi yetersiz hissettiriyor.  Bazen yeni bir anneye sadece “Merak etme, geçecek” demek yetiyor!

Sevgiler,

Irmak Ertuna Howison

Aslı Altınok Erdal
Aslı Altınok Erdalhttps://kadikoyanneleri.com
1982 Çan/Çanakkale doğumlu Aslı, 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2004-2006 yılları arasında Chicago, ABD’da Au Pair olarak çalışırken College of Dupage’te İşletme ve Uluslararası İlişkiler dersleri aldı. 2007 yılından bu yana çalıştığı Uluslararası Fuarcılık sektörü PR&Marketing ve Proje Müdürlüğü görevi ile Uzak Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Slav Bölgesine, Avrupa’dan Körfez Bölgesine 20’den fazla ülke, 40’tan fazla dünya şehrine seyahat etti. Temmuz 2012’de 3 yıllık hayat arkadaşı Koray’la evlendi. 13 Ocak 2014’te oğlu Rüzgar’ın hayatına girmesiyle birlikte, ikamet ettiği Kadıköy’de, kendisi gibi hayattan zevk almayı bilen annelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı Kadıköy Anneleri'ni kurdu. 1 Haziran 2014‘ten bu yana sosyal medya hesapları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşan ve 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde Eğitim kategorisinde Halkın Favorisi seçilen Kadıköy Anneleri'nde, onlarca annenin katkıda bulunduğu yazılarına yer vermekte. Oğlu 7 aylık olduğunda tam zamanlı çalışma hayatına geri döndü. Halen fuarcılık, Kadıköy Anneleri, sosyal ve aile hayatı dörtgeninde var olma telaşını sürdüyor.

Kaçırmayın!

Benzer Yazılar